English    Türkçe    فارسی   

2
1789-1798

  • Sen bir kamçı vurdun, atım şahlanıp sıçradı, kâinatı aştı.
  • تازیانه بر زدی اسبم بگشت ** گنبدی کرد و ز گردون بر گذشت‏
  • Nâsutumuzun mahremi Lâhut’u olsun artık. Aferin eline koluna! 1790
  • محرم ناسوت ما لاهوت باد ** آفرین بر دست و بر بازوت باد
  • Şimdi benim halim, söze sığmaz. Zaten bu söylediğim de benim ahvalim değil.
  • حال من اکنون برون از گفتن است ** این چه می‏گویم نه احوال من است‏
  • Ayna da bir suret görürsün ya. Fakat o senin suretindir, aynanın değil.
  • نقش می‏بینی که در آیینه‏ای است ** نقش تست آن نقش آن آیینه نیست‏
  • Neyzen, ney üfler. Fakat bu nefes ve bu nefesten çıkan ses, neyin midir, neyzenin mi.. Bu ses, neyin harcı mı, neyzenin harcı mı?” dedi.
  • دم که مرد نایی اندر نای کرد ** در خور نای است نه در خورد مرد
  • Kendine gel, kendine! Allah’ı övsen de bu övüşünü, çobanın lâyık olmayan övüşü gibi bil, öyle tanı.
  • هان و هان گر حمد گویی گر سپاس ** همچو نافرجام آن چوپان شناس‏
  • Senin övüşün, çobanın övüşüne nispetle daha iyidir. Ama Allah’a nispetle onun da değeri yok, onun da sonu gelmez. 1795
  • حمد تو نسبت بدان گر بهتر است ** لیک آن نسبت به حق هم ابتر است‏
  • Ne vakte dek ben Allah’a hamlederim deyip duracaksın? Perde kaldırılınca oldu sanılan nice şeylerin olmamış bulunduğu meydana çıkar.
  • چند گویی چون غطا برداشتند ** کاین نبوده ست آن که می‏پنداشتند
  • Allah’ı anışımın makul olması Allah rahmetindendir. Âdeta istihaze olan kadının namaz kılması gibi bir ruhsattan ibarettir.
  • این قبول ذکر تو از رحمت است ** چون نماز مستحاضه رخصت است‏
  • Onun namazına nasıl kan bulaşmışsa senin Allah’ı anışına da benzetiş ve zannediş bulaşmış!
  • با نماز او بیالوده ست خون ** ذکر تو آلوده‏ی تشبیه و چون‏