English    Türkçe    فارسی   

2
2178-2187

  • Gelince onu savın gitsin. Siz de tam bir hafta benim bahçemde, çayır çimenliğimde kalın.
  • چون بیاید مر و را پنبه کنید ** هفته‏ای بر باغ و راغ من زنید
  • Hatta bağ da nedir ki? Canim bile sizin. Siz benim sağ gözüm mesabesindesiniz” dedi.
  • باغ چه بود جان من آن شماست ** ای شما بوده مرا چون چشم راست‏
  • Onları vesveselendirip kandırdı. Ah, arkadaştan ayrılmamak gerek. 2180
  • وسوسه کرد و مر ایشان را فریفت ** آه کز یاران نمی‏باید شکیفت‏
  • Sofi gelince onu savdılar. Bu sefer bahçıvan, koca bir sopayla ardından seğirtti.
  • چون به ره کردند صوفی را و رفت ** خصم شد اندر پیش با چوب زفت‏
  • Dedi ki: “Ey köpek sofi, demek sen cüret edip benim bağıma giriyorsun ha!
  • گفت ای سگ صوفیی باشد که تیز ** اندر آیی باغ ما تو از ستیز
  • Sana bu hususta Cüneyt mi yol gösterdi, Bayezid mi? Bu sana hangi şeyhin, hangi pirinden kaldı?
  • این جنیدت ره نمود و بایزید ** از کدامین شیخ و پیرت این رسید
  • Sofiyi yalnız bulunca bir iyice dövdü, âdeta yarı canlı bir hale koydu, başını yardı.
  • کوفت صوفی را چو تنها یافتش ** نیم کشتش کرد و سر بشکافتش‏
  • Sofi “benim nöbetim geçti. Fakat arkadaşlar, bir iyice sıranızı gözetin. 2185
  • گفت صوفی آن من بگذشت لیک ** ای رفیقان پاس خود دارید نیک‏
  • Beni ağyar bildiniz. Fakat bilin ki bu kaltabandan daha ağyar değilim.
  • مر مرا اغیار دانستید هان ** نیستم اغیارتر زین قلتبان‏
  • Benim yediğimi siz de yiyeceksiniz. Bu çeşit şerbet, her aşağılık kişiye lâyıktır.
  • این چه من خوردم شما را خوردنی است ** وین چنین شربت جزای هر دنی است‏