English    Türkçe    فارسی   

2
2192-2201

  • Şerif gidince, fakîhe dedi ki: “Ey işi yerinde, güneş görmüş her şeyi anlar bilir adam, den fakihsin, bu meydanda.
  • چون به ره کردش بگفت ای تیز بین ** تو فقیهی ظاهر است این و یقین‏
  • O şerif, manasız bir iddiada bulunuyor. Anasının ne iş ettiğini kim bilir ki?
  • او شریفی می‏کند دعوی سرد ** مادر او را که داند تا که کرد
  • Karıya ve karı işine gönül bağlıyor, hem kadınlar nâkıs akıllıdır diyor, hem de onlara itimat edemiyorsunuz.
  • بر زن و بر فعل زن دل می‏نهید ** عقل ناقص و آن گهانی اعتماد
  • Zamanede nice ahmaklar, Ali’ye Peygambere nispet iddia ederler.” 2195
  • خویشتن را بر علی و بر نبی ** بسته است اندر زمانه بس غبی‏
  • Zinadan ve zina edicilerden olan herkes, Tanrı mensupları için işte bu zanda bulunur.
  • هر که باشد از زنا و زانیان ** این برد ظن در حق ربانیان‏
  • Dönen ve bu yüzden başı dönmüş olan kişi elbette evi de kendisi gibi döner görür.
  • هر که بر گردد سرش از چرخها ** همچو خود گردنده بیند خانه را
  • O edepsiz bahçıvanın söylediği sözler, kendi haliydi. Evlâdı Resulden o işler, uzaktır.
  • آن چه گفت آن باغبان بو الفضول ** حال او بد، دور از اولاد رسول‏
  • O bahçıvan mürtetlerin dölü olmasaydı Peygamber hanedanı hakkında böyle söyler miydi?
  • گر نبودی او نتیجه مرتدان ** کی چنین گفتی برای خاندان‏
  • Afsunlar okudu, fakîh de bunları dinledi. Bunun üzerine o sitemkâr fakîh şerifin ardından gidip, 2200
  • خواند افسونها شنید آن را فقیه ** در پیش رفت آن ستمکار سفیه‏
  • “Ey eşek, bu bağa seni kim davet etti? Hırsızlık sana Peygamberden mi miras kaldı?
  • گفت ای خر اندر این باغت که خواند ** دزدی از پیغمبرت میراث ماند