English    Türkçe    فارسی   

2
220-229

  • Sofi uzun zaman yolculukta bulunduğundan gözlerini yumup daldı, rüya görmeye başladı: 220
  • صوفی از ره مانده بود و شد دراز ** خوابها می‏دید با چشم فراز
  • Eşeği bir kurda sataşmıştı. Kurt, sırtından, oyluğundan onu paralıyordu.
  • کان خرش در چنگ گرگی مانده بود ** پاره‏ها از پشت و رانش می‏ربود
  • Uyanıp “Lâhavle. Bu ne biçim saçma rüya, Acaba o şefkatli hizmetçi nerede ki?” dedi.
  • گفت لاحول این چه مالیخولیاست ** ای عجب آن خادم مشفق کجاست‏
  • Yine daldı. Bu sefer eşeğini yolda giderken gâh, bir kuyuya, gâh bir çukura düşüyor gördü.
  • باز می‏دید آن خرش در راه رو ** گه به چاهی می‏فتاد و گه به گو
  • Türlü, türlü kötü rüyalar görüyordu. Rüyasında bazen Fatiha suresini, bazen Karia suresini okuyordu.
  • گونه‏گون می‏دید ناخوش واقعه ** فاتحه می‏خواند او و القارعه‏
  • “ Çare ne? Dostlar kalkıp gittiler. Bütün kapıları da kapadılar” dedi. 225
  • گفت چاره چیست یاران جسته‏اند ** رفته‏اند و جمله درها بسته‏اند
  • Yine “O Hizmetçiceğiz, bizimle tuz ekmek yemedi mi ki?
  • باز می‏گفت ای عجب آن خادمک ** نه که با ما گشت هم نان و نمک‏
  • Ben ona lütuftan başka ne yaptım, yumuşak sözlerden başka ne söyledim? Aksine o bana neden kinlendi ki?
  • من نکردم با وی الا لطف و لین ** او چرا با من کند بر عکس کین‏
  • Her düşmanlığa bir sebep olur. Yoksa aynı cinsten oluş insanı vefakâr eder” diyordu.
  • هر عداوت را سبب باید سند ** ور نه جنسیت وفا تلقین کند
  • Sonra tekrar “ Lütuf ve ihsan sahibi Âdem, iblise bir cefada bulundu mu ki?
  • باز می‏گفت آدم با لطف وجود ** کی بر آن ابلیس جوری کرده بود