English    Türkçe    فارسی   

2
2688-2697

  • Hintli, bu, adamı kara suratlı gösteriyor diye aynayı yaktı.
  • سوخت هندو آینه از درد را ** کاین سیه رو می‏نماید مرد را
  • O beni gammaz yaptı, çirkin kimdir, güzel kim? Söyleyeyim diye o, beni doğru sözlü etti.
  • او مرا غماز کرد و راست گو ** تا بگویم زشت کو و خوب کو
  • Ben şahidim, şahidi zindana atmak nerede görülmüş? Zindan ehli değilim. Tanrı şahidimdir. 2690
  • من گواهم بر گوا زندان کجاست ** اهل زندان نیستم ایزد گواست‏
  • Ben de nerede meyveli bir ağaç görürsem onu dadı gibi besler, yetiştiririm.
  • هر کجا بینم نهال میوه‏دار ** تربیتها می‏کنم من دایه‏وار
  • Fakat nerede bir acı ve kuru ağaç görürsem fışkı, miskten kurtulsun diye keserim.
  • هر کجا بینم درخت تلخ و خشک ** می‏برم تا وارهد از پشک مشک‏
  • Kuru ağaç, bahçıvana “Yiğit, suçsuz, günahsız niye benim başımı kesiyorsun?” der.
  • خشک گوید باغبان را کای فتی ** مر مرا چه می‏بری سر بی‏خطا
  • Bahçıvan der ki: “Sus, kötü huylu. Kuruluğun suç olarak yetmez mi?”
  • باغبان گوید خمش ای زشت خو ** بس نباشد خشکی تو جرم تو
  • Kuru ağaç “Ben doğruyum, eğri değil. Niçin suçum yokken beni kesiyorsun der?” der. 2695
  • خشک گوید راستم من کژ نی‏ام ** تو چرا بی‏جرم می‏بری پیم‏
  • Bahçıvan der ki: “Kutlu bir şey olsaydın da keşke eğri olsaydın, fakat yaş olsaydın!
  • باغبان گوید اگر مسعودی‏ای ** کاشکی کژ بودی‏ای تر بودی‏ای‏
  • Öyle olsaydın Âbıhayatı çeker, dirilik suyu ile karışır, hayat bulurdun.
  • جاذب آب حیاتی گشته‏ای ** اندر آب زندگی آغشتی‏ای‏