English    Türkçe    فارسی   

2
2876-2885

  • Peygamber dedi ki : “Sizin yemininize mi inanayım, Allah’ın yeminine mi?”
  • گفت پیغمبر که سوگند شما ** راست گیرم یا که سوگند خدا
  • Münafıklar, yine ellerin de Mushaf olduğu halde güya ağızlarının orucuyla yemin etmeye giriştiler.
  • باز سوگند دگر خوردند قوم ** مصحف اندر دست و بر لب مهر صوم‏
  • “Bu doğru ve temiz kelâm hakkı için o mescidi kurmamız Allah rızası içindir.
  • که به حق این کلام پاک راست ** کان بنای مسجد از بهر خداست‏
  • Bu hususta hiçbir hilemiz, düzenimiz yok. Orada ancak Allah’yı anacak, doğru bir yürekle Allah’ya ibadet edeceğiz” dediler.
  • اندر آن جا هیچ مکر و حیله نیست ** اندر آن جا ذکر و صدق و یا ربی است‏
  • Peygamber dedi ki: “Allah’ın sesi, kulağına diğer sesler gibi gelmekte. 2880
  • گفت پیغمبر که آواز خدا ** می‏رسد در گوش من همچون صدا
  • Hak, kulaklarınızı mühürledi de Allah sesini duymuyorsunuz.
  • مهر در گوش شما بنهاد حق ** تا به آواز خدا نارد سبق‏
  • İşte apaçık kulağıma Allah sesi gelip duruyor. Âdeta tortuyu saftan süzmekteyim”
  • نک صریح آواز حق می‏آیدم ** همچو صاف از درد می‏پالایدم‏
  • Nitekim ey bahtı kutlu, Hak sesi, Musa’ya da bir ağaçtan gelmişti.
  • همچنان که موسی از سوی درخت ** بانگ حق بشنید کای مسعود بخت‏
  • “Ben Allah’ım” sesini bir ağaçtan duymuştu. O sesle beraber nurlar belirmiş, parlamıştı.
  • از درخت إنی أنا الله می‏شنید ** با کلام انوار می‏آمد پدید
  • Vahiy nuruna karşı aciz kalınca yine yemin etmeye koyuldular. 2885
  • چون ز نور وحی در می‏ماندند ** باز نو سوگندها می‏خواندند