English    Türkçe    فارسی   

2
2909-2918

  • Onlar şeriatı, taklide uymaksızın kabul etmişler, o peşin parayı mehenge vurmadan almamışlardır.
  • شرع بی‏تقلید می‏پذرفته‏اند ** بی‏محک آن نقد را بگرفته‏اند
  • Kuran’ın hikmeti müminin kayıp malıdır. Herkes kaybını bilir, tanır. 2910
  • حکمت قرآن چو ضاله‏ی مومن است ** هر کسی در ضاله‏ی خود موقن است‏
  • Kaybolmuş devesini soran kişinin hikâyesi
  • قصه‏ی آن شخص که اشتر ضاله‏ی خود می‏جست و می‏پرسید
  • Meselâ bir deven olsa da kaybetsen, araştırmaya koyulsan bulunca, senin deven olduğunu nasıl bilmezsin?
  • اشتری گم کردی و جستیش چست ** چون بیابی چون ندانی کان تست‏
  • Arapça da “Dalle” kaybolmuş, elinden kurtulup kaçmış, bir yere gizlenmiş deveye derler.
  • ضاله چه بود ناقه‏ای گم کرده‏ای ** از کفت بگریخته در پرده‏ای‏
  • Kervan, yükü yüklemeğe gelmiş. Seninse deven kaybolmuş, ortada yok.
  • آمده در بار کردن کاروان ** اشتر تو ز آن میان گشته نهان‏
  • Dudağın kupkuru, o yana bu yana koşup durmaktasın; kervan da uzaklaşıyor, gece de yakın.
  • می‏دوی این سو و آن سو خشک لب ** کاروان شد دور و نزدیک است شب‏
  • Pılı pırtı kokulu yerde, toprak üstünde kalmış, sen deve peşinde şuraya buraya dönüp dolaşıyorsun. 2915
  • رخت مانده بر زمین در راه خوف ** تو پی اشتر دوان گشته به طوف‏
  • “ Müslümanlar; sabahleyin ahırdan bir deve kaçtı göreniniz var mı?
  • کای مسلمانان که دیده ست اشتری ** جسته بیرون بامداد از آخوری‏
  • Kim söylerse, kim haber verirse şu kadar para veririm” demeye başlarsın;
  • هر که بر گوید نشان از اشترم ** مژدگانی می‏دهم چندین درم‏
  • Herkesten sorup soruşturursun. Her aşağılık adam, sana bıyık altından güler.
  • باز می‏جویی نشان از هر کسی ** ریش‏خندت می‏کند زین هر خسی‏