English    Türkçe    فارسی   

2
3113-3122

  • Peygamberlerle savaşa girişenler, onları cisim görüp kendileri gibi insan sanmışlardır.
  • قصد جنگ انبیا می‏داشتند ** جسم دیدند آدمی پنداشتند
  • Sende o ilk gelenlerin ahlâkı var. Nasıl oluyor da sen de onlar gibi helâk olmaktan korkmuyorsun?
  • در تو هست اخلاق آن پیشینیان ** چون نمی‏ترسی که تو باشی همان‏
  • Onlardaki nişanelerin hepsi sende de var. Mademki onlardansın, nerde kurtulacaksın? 3115
  • آن نشانیها همه چون در تو هست ** چون تو زیشانی کجا خواهی برست‏
  • Cuha ile babasının cenazesi önünde feryat eden çocuk
  • قصه‏ی جوحی و آن کودک که پیش جنازه‏ی پدر خویش نوحه می‏کرد
  • Çocuğun biri, babasının tabutu önünde ağlamakta, başına vurmaktaydı.
  • کودکی در پیش تابوت پدر ** زار می‏نالید و بر می‏کوفت سر
  • “Baba, seni nereye götürüyorlar? Nihayet seni toprağın altına yatıracaklar.
  • کای پدر آخر کجایت می‏برند ** تا ترا در زیر خاکی بسپرند
  • Öyle bir dar, öyle bir elemli eve götürüyorlar ki orada ne halı var, ne hasır.
  • می‏برندت خانه‏ی تنگ و زحیر ** نی در او قالی و نه در وی حصیر
  • Ne geceleyin bir ışık var, ne gündüzün bir dilim ekmek, ne yemek kokusu var, ne yiyecekten eser..
  • نی چراغی در شب و نه روز نان ** نی در او بوی طعام و نه نشان‏
  • Ne mamur bir kapı var, ne damında bir yol, ne de sığınılacak bir komşu! 3120
  • نی درش معمور و نی در بام راه ** نی یکی همسایه کاو باشد پناه‏
  • Halkın öptüğü cismin o elemli yurda nasıl gidecek?
  • چشم تو که بوسه گاه خلق بود ** چون رود در خانه‏ی کور و کبود
  • Amansız bir ev, dar bir yer, orada ne bet kalır, ne beniz” demekte.
  • خانه‏ی بی‏زینهار و جای تنگ ** که در او نه روی می‏ماند نه رنگ‏