English    Türkçe    فارسی   

2
3208-3217

  • Padişah ona derler ki kendiliğinden padişah olsun; hazinelerle, askerlerle değil.
  • شاه آن باشد که از خود شه بود ** نه به مخزنها و لشکر شه شود
  • Zira kendiliğinden padişah olursa padişahlığı, Ahmet’in pâk dininin yüceliği gibi ebedîdir.
  • تا بماند شاهی او سرمدی ** همچو عز ملک دین احمدی‏
  • Allah rahmet etsin, İbrahim Ethem’in deniz kıyısında gösterdiği keramet
  • کرامات ابراهیم ادهم بر لب دریا
  • İbrahim Ethem’den rivayet edilmiştir: Bir yerde deniz kıyısında oturmuş, 3210
  • هم ز ابراهیم ادهم آمده ست ** کاو ز راهی بر لب دریا نشست‏
  • O can sultanı, hırkasını dikmeğe koyulmuştu. Ansızın oraya bir emir geldi.
  • دلق خود می‏دوخت آن سلطان جان ** یک امیری آمد آن جا ناگهان‏
  • O emir, Şeyh’in kullarındandı. Şeyh’i tanıyıp hemen secde etti.
  • آن امیر از بندگان شیخ بود ** شیخ را بشناخت سجده کرد زود
  • Şeyh’in hırka dikmekte olduğunu görüp şaşırdı. Şekli de değişmişti, huyu da!
  • خیره شد در شیخ و اندر دلق او ** شکل دیگر گشته خلق و خلق او
  • Emîr, kendi kendisine “ Öyle bir ulu sultanlığı terk etti de şu yoksulluğu ihtiyar etti. Bu ne acayip iş!
  • کاو رها کرد آن چنان ملک شگرف ** بر گزید آن فقر بس باریک حرف‏
  • Yedi iklim padişahlığını kaybetsin de yoksullar gibi kendi hırkasını diksin” diyordu. 3215
  • ترک کرد او ملک هفت اقلیم را ** می‏زند بر دلق سوزن چون گدا
  • Şeyh, onun düşüncesini anladı. Şeyh aslana benzer, gönülleri ormana.
  • شخ واقف گشت از اندیشه‏اش ** شیخ چون شیر است و دلها بیشه‏اش‏
  • Şeyh, ümit ve korku gibi gönüllere girer, yürür. Cihan esrarı ona gizli değildir.
  • چون رجا و خوف در دلها روان ** نیست مخفی بر وی اسرار جهان‏