English    Türkçe    فارسی   

2
3367-3376

  • Sen, ben ne kadar suç işledim, öyle olduğu halde Allah kereminden suçuma bakmıyor, bana mücazat etmiyor dedin ama
  • که بگفتی چند کردم من گناه ** و ز کرم نگرفت در جرمم اله‏
  • Ey aykırı düşünceli, ey sersem, ey yolu bırakıp da çölü tutmuş!
  • عکس می‏گویی و مقلوب ای سفیه ** ای رها کرده ره و بگرفته تیه‏
  • Seni nice kereler cezalandırdım. Fakat senin haberin yok. Ayağından tepene kadar zincirler içinde kalmışsın.
  • چند چندت گیرم و تو بی‏خبر ** در سلاسل مانده‏ای پا تا به سر
  • A kara kazan, isin, pasın kat, kat; için, yüzün berbat! 3370
  • زنگ تو بر تویت ای دیگ سیاه ** کرد سیمای درونت را تباه‏
  • Gönlünde is üstünde is, kurum üstünde kurum. Bu is ve kurum bir derecede ki nihayet gönlün, bütün sırlara karşı kör olmuş.
  • بر دلت زنگار بر زنگارها ** جمع شد تا کور شد ز اسرارها
  • Eğer o is, kurum, yeni bir kazana ursa bir arpa tanesi kadar küçük bile olsa eseri görünür.
  • گر زند آن دود بر دیگ نوی ** آن اثر بنماید ار باشد جوی‏
  • Çünkü her şey, zıddı ile meydana çıkar. Bembeyaz kazanın beyazlığı ütünde o kara is berbat bir şekilde kendini gösterir.
  • ز انکه هر چیزی به ضد پیدا شود ** بر سپیدی آن سیه رسوا شود
  • Fakat dumanın tesiriyle kazan karardı mı artık onun üstünde isi, kurumu kim görür a inatçı?
  • چون سیه شد دیگ پس تاثیر دود ** بعد از این بروی که بیند زود زود
  • Demirci zenci olursa yüzü, dumanla isle aynı renktedir. 3375
  • مرد آهنگر که او زنگی بود ** دود را با روش هم رنگی بود
  • Fakat beyaz adam demirciliğe kalkışırsa yüzü yer, yer kararır, kızarır.
  • مرد رومی کاو کند آهنگری ** رویش ابلق گردد از دود آوری‏