English    Türkçe    فارسی   

2
3470-3479

  • Yahut muhalife müdana eder, onun gönlünde bir yer kazanır? 3470
  • با مخالف او مدارایی کند ** در دل او خویش را جایی کند
  • Çünkü kötü huyu adamakıllı kuvvetlenmiştir. Karınca gibi olan şehvetti, itiyat yüzünden adeta ejderha kesilmiştir.
  • ز انکه خوی بد بگشته ست استوار ** مور شهوت شد ز عادت همچو مار
  • Şehvet yılanını önceden öldür. Yoksa hemencecik ejderhalaşır.
  • مار شهوت را بکش در ابتدا ** ور نه اینک گشت مارت اژدها
  • Fakat herkes, yılanını karınca görür. Sen kendini bir gönül sahibine sor!
  • لیک هر کس مور بیند مار خویش ** تو ز صاحب دل کن استفسار خویش‏
  • Bakır, altın olmadıkça bakırlığını; gönül padişah olmadıkça müflisliğini bilmez.
  • تا نشد زر مس نداند من مسم ** تا نشد شه دل نداند مفلسم‏
  • Bakır gibi sen de iksire hizmet et. Gönül, dildarın cevrini çek. 3475
  • خدمت اکسیر کن مس‏وار تو ** جور می‏کش ای دل از دل دار تو
  • Dildar kimdir? İyice bil. Dildar ehli dildir. Çünkü ehli dil olan, gece ve gündüz gibi cihandan kaçıp durmakta, âlemde eğleşmemektedir.
  • کیست دل دار اهل دل نیکو بدان ** که چو روز و شب جهانند از جهان‏
  • Allah kulunun ayıbını az söyle, padişahı hırsızlıkla az kına.
  • عیب کم گو بنده‏ی الله را ** متهم کم کن به دزدی شاه را
  • Gemide bir dervişi hırsızlıkla töhmet altına almaları
  • کرامات آن درویش که در کشتی متهمش کردند
  • Bir gemide bir derviş vardı. Erliği kendisine arka yastığı yapmış, ona dayanmıştı.
  • بود درویشی درون کشتیی ** ساخته از رخت مردی پشتیی‏
  • Gemide bir kese altın kayboldu. O, uyuyordu. Herkesi aradılar. Birisi onu da gösterip,
  • یاوه شد همیان زر او خفته بود ** جمله را جستند و او را هم نمود