English    Türkçe    فارسی   

2
363-372

  • Çünkü çocuğun, açlığından haberi olmaz, uyuyakalır. Fakat süt muhabbeti, ananın iki memesini de ağrıtmaya başlar.
  • کاو گرسنه خفته باشد بی‏خبر ** و آن دو پستان می‏خلد زو مهر در
  • “Ben gizli rahmet olan bir hazineydim, hidayete erişmiş bir ümmet gönderdim.”
  • کنت کنزا رحمة مخفیة ** فابتعثت أمة مهدیة
  • Can ve gönülle dilediğim bütün keremleri sana Allah gösterdi de sen onlara tamah ettin. 365
  • هر کراماتی که می‏جویی به جان ** او نمودت تا طمع کردی در آن‏
  • Ahmet, ümmetler “ Yarab” desinler diye dünyada nice put kırdı.
  • چند بت بشکست احمد در جهان ** تا که یا رب گوی گشتند امتان‏
  • Ahmet’in çalışması olmasaydı sen de ataların gibi puta tapardın.
  • گر نبودی کوشش احمد تو هم ** می‏پرستیدی چو اجدادت صنم‏
  • Ahmet’in ümmetler üzerindeki hakkını bil, başın puta secde etmekten, bunu bilesin diye kurtuldu.
  • این سرت وارست از سجده‏ی صنم ** تا بدانی حق او را بر امم‏
  • Söylersen bu puta tapmadan kurtulmanın şükrünü söyle de Allah, seni bâtın putundan da kurtarsın.
  • گر بگویی شکر این رستن بگو ** کز بت باطن همت برهاند او
  • O, nasıl, başını putlardan kurtardıysa sende o kuvvetle gönlünü kurtar. 370
  • مر سرت را چون رهانید از بتان ** هم بدان قوت تو دل را وارهان‏
  • Dini babadan bedava bir miras olarak buldun da onun için başını şükretmeden çevirdin.
  • سر ز شکر دین از آن بر تافتی ** کز پدر میراث مفت‏اش یافتی‏
  • Miras yedi, mal kadrini ne bilsin? Rüstem can verdi, Zâl bedava şeref kazandı!
  • مرد میراثی چه داند قدر مال ** رستمی جان کند و مجان یافت زال‏