English    Türkçe    فارسی   

2
378-387

  • Borçlu bir de tekke kurmuş, canını da, malını da, tekkesini de Allah uğruna feda etmişti.
  • هم به وام او خانقاهی ساخته ** جان و مال و خانقه درباخته‏
  • Allah, Halil’e nasıl kumu un etmişse onun da borcunu her taraftan öderdi.
  • وام او را حق ز هر جا می‏گزارد ** کرد حق بهر خلیل از ریگ آرد
  • Peygamber dedi ki: “Pazarlarda iki melek daima dua eder. 380
  • گفت پیغمبر که در بازارها ** دو فرشته می‏کنند ایدر دعا
  • Ey Allah, sen verenlere, ihsan edenlere fazlasıyla ver; nekes malını da telef et!
  • کای خدا تو منفقان را ده خلف ** ای خدا تو ممسکان را ده تلف‏
  • Bilhassa canını bağışlayan, kendisini Allah’a kurban eden,
  • خاصه آن منفق که جان انفاق کرد ** حلق خود قربانی خلاق کرد
  • İsmail gibi boynunu veren kişiye fazlasıyla ver! “Hiç o boyna bıçak işler mi?
  • حلق پیش آورد اسماعیل‏وار ** کارد بر حلقش نیارد کرد کار
  • Şehirler de bu yüzden diridirler, bu yüzden zevk ve safa içindedirler. Sen kâfir gibi yalnız kalıba bakma!
  • پس شهیدان زنده زین رویند و خوش ** تو بدان قالب بمنگر گبروش‏
  • Çünkü Allah, onlara karşılık olarak ebedi ve gamdan, mihnetten, kötülükten emin bir can vermiştir. 385
  • چون خلف دادستشان جان بقا ** جان ایمن از غم و رنج و شقا
  • Borçlu Şeyh, yıllarca bu işte bulundu, vazifesi buymuş gibi halktan borç almakta, halka vermekteydi.
  • شیخ وامی سالها این کار کرد ** می‏ستد می‏داد همچون پای مرد
  • Ölüm gününde ulu bir bey olmak için ölümüne kadar bu çeşit tohumlar ekmekteydi.
  • تخمها می‏کاشت تا روز اجل ** تا بود روز اجل میر اجل‏