English    Türkçe    فارسی   

2
512-521

  • Bu sırrı taklitsiz anlasan Allah lütfuyla nişansız bir hale gelir, hâtife benzersin.
  • گر تو بی‏تقلید از این واقف شوی ** بی‏نشان از لطف چون هاتف شوی‏
  • Tehdit için söyleyeceğimiz şu hikâyeyi duy da taklidin zararını bil!
  • بشنو این قصه پی تهدید را ** تا بدانی آفت تقلید را
  • Sofilerin, sema için konuğun eşeğini satmaları
  • فروختن صوفیان بهیمه‏ی مسافر را جهت سماع
  • Bir sofi yoldan gelip bir tekkeye misafir oldu. Eşeğini götürüp ahıra çekti.
  • صوفیی در خانقاه از ره رسید ** مرکب خود برد و در آخر کشید
  • Eliyle sucağızını, yemceğizini verdi. Bundan önce söylediğimiz hikâyedeki gibi yapmadı. 515
  • آب کش داد و علف از دست خویش ** نه چنان صوفی که ما گفتیم پیش‏
  • İhtiyatlı davrandı, fakat kaza gelince ihtiyatın ne faydası olur?
  • احتیاطش کرد از سهو و خباط ** چون قضا آید چه سود است احتیاط
  • Sofiler, yok, yoksul kişilerdi. Yoksulluk, az kala helâk edici bir küfür ola yazdı.
  • صوفیان در جوع بودند و فقیر ** کاد فقر أن یعی کفرا یبیر
  • Ey zengin, sen toksun, sakın o dertli yoksulun aykırı hareketine gülme!
  • ای توانگر که تو سیری هین مخند ** بر کجی آن فقیر دردمند
  • O sofiler, acizlikten umumiyetle birleşip merkebi satmaya karar verdiler.
  • از سر تقصیر آن صوفی رمه ** خر فروشی در گرفتند آن همه‏
  • Zarurette murdar da mubahtır. Nice kötü şeyler vardır ki zarurette iyi ve doğru olur. 520
  • کز ضرورت هست مرداری مباح ** بس فسادی کز ضرورت شد صلاح‏
  • Hemencecik o eşekceğizi sattılar, yiyecek aldılar. Mumlar yaktılar.
  • هم در آن دم آن خرک بفروختند ** لوت آوردند و شمع افروختند