English    Türkçe    فارسی   

2
553-562

  • Sofi dedi ki: “Tutalım senden zulmen aldılar ve benim gibi yoksul birisinin kanına girdiler.
  • گفت گیرم کز تو ظلما بستدند ** قاصد خون من مسکین شدند
  • Ya niçin bana gelip de söylemiyor, biçare, eşeğini götürüyorlar, demiyorsun?
  • تو نیایی و نگویی مر مرا ** که خرت را می‏برند ای بی‏نوا
  • Eğer söyleseydin eşeği kim aldıysa ondan alırdım yahut da parasını aralarında paylaşırlar, o paraya razı olurdum. 555
  • تا خر از هر که بود من واخرم ** ور نه توزیعی کنند ایشان زرم‏
  • Onlar o vakit buradaydılar. Yüz türlü çare bulunurdu. Hâlbuki şimdi her birisi bir tarafa gitti!
  • صد تدارک بود چون حاضر بدند ** این زمان هر یک به اقلیمی شدند
  • Kimi tutayım? Kime gideyim? Bu işi başıma sen açtın, seni kadıya götüreyim de gör!
  • من که را گیرم که را قاضی برم ** این قضا خود از تو آمد بر سرم‏
  • Niçin gelip de “Ey garip, böyle bir korkunç zulme uğradın” diye haber vermedin”
  • چون نیایی و نگویی ای غریب ** پیش آمد این چنین ظلمی مهیب‏
  • Hizmetçi “ Vallahi kaç kere geldim, sana bu işleri anlatmak istedim.
  • گفت و الله آمدم من بارها ** تا ترا واقف کنم زین کارها
  • Fakat sen de “ Oğul, eşek gitti” deyip duruyordun. Hatta bu nağmeyi hepsinden daha zevkli söylemekteydin. 560
  • تو همی‏گفتی که خر رفت ای پسر ** از همه گویندگان با ذوق‏تر
  • Ben de “ O da biliyor, bu işe razı, ârif bir adam” deyip geri döndüm” dedi.
  • باز می‏گشتم که او خود واقف است ** زین قضا راضی است مردی عارف است‏
  • Sofi “Onların hepsi hoş, hoş söylüyorlardı, ben de onların sözünden zevke geldim.
  • گفت آن را جمله می‏گفتند خوش ** مر مرا هم ذوق آمد گفتنش‏