English    Türkçe    فارسی   

2
651-660

  • Birisi hilesine uğrar da o yüzden davaya kalkışırsa artık onu hapse atmam.
  • هر که دعوی آردش اینجا به فن ** بیش زندانش نخواهم کرد من‏
  • Çünkü iflası bence sabit olmuştur. Elinde ne parası var, ne pulu!” dedi.
  • پیش من افلاس او ثابت شده است ** نقد و کالا نیستش چیزی به دست‏
  • Âdemoğlu da iflası sabit oluncaya kadar bu dünya hapishanesinde kalır.
  • آدمی در حبس دنیا ز آن بود ** تا بود کافلاس او ثابت شود
  • Allah’ımız da İblisinin müflisliğini Kuran’la bize bildirmiş, her tarafa yaymıştır.
  • مفلسی دیو را یزدان ما ** هم منادی کرد در قرآن ما
  • O hilekâr, müflis ve kötü sözlüdür. Onunla hiçbir suretle ortak olma, oyuna girişme. 655
  • کاو دغا و مفلس است و بد سخن ** هیچ با او شرکت و سودا مکن‏
  • Alışverişe girişirsen kâr edemezsin, çünkü o müflistir, ondan nasıl olur da bir şey elde edebilirsin? diye anlatmıştır.
  • ور کنی او را بهانه آوری ** مفلس است او صرفه از وی کی بری‏
  • İş bu dereceye gelince odun, satan bir Kürdün devesini getirdiler.
  • حاضر آوردند چون فتنه فروخت ** اشتر کردی که هیزم می‏فروخت‏
  • Zavallı Kürt, hayli feryat etti, hatta memura para verdi, fakat kâr etmedi.
  • کرد بی‏چاره بسی فریاد کرد ** هم موکل را به دانگی شاد کرد
  • Devesini çağından akşama kadar aldılar. Feryat ve figanına aldırış etmediler.
  • اشترش بردند از هنگام چاشت ** تا شب و افغان او سودی نداشت‏
  • O müthiş kıtlığı deveye bindirdiler. Deve sahibi de devenin ardından gitmekteydi. 660
  • بر شتر بنشست آن قحط گران ** صاحب اشتر پی اشتر دوان‏