English    Türkçe    فارسی   

2
70-79

  • Eğer körsen köre teklif yoktur. Değilsen yürü, var; sabır kurtuluşun anahtarıdır. 70
  • گر تو کوری نیست بر اعمی حرج ** ور نه رو کالصبر مفتاح الفرج‏
  • Sabır ilâcı, gözlerin perdesini de yakar, göğüsleri gönülleri de yarıp açar.
  • پرده‏های دیده را داروی صبر ** هم بسوزد هم بسازد شرح صدر
  • Gönül aynası saf ve pak bir hale gelince sudan, topraktan hariç suretler görürsün.
  • آینه‏ی دل چون شود صافی و پاک ** نقشها بینی برون از آب و خاک‏
  • Nakşı da müşahede edersin, nakkaşı da. Devlet yaygısını da, onu döşeyeni de.
  • هم ببینی نقش و هم نقاش را ** فرش دولت را و هم فراش را
  • Sevgilimin hayali bana Halil gibidir. Sureti put ama manası putları kırmakta.
  • چون خلیل آمد خیال یار من ** صورتش بت معنی او بت شکن‏
  • Allah’a şükür olsun ki o zahir olunca can, onun hayalinden, kendi hayalini gördü. 75
  • شکر یزدان را که چون شد او پدید ** در خیالش جان خیال خود بدید
  • Kapısının toprağı, gönlümü teshir etti. Senin toprağına karşı ululananın toprak başına.
  • خاک درگاهت دلم را می‏فریفت ** خاک بر وی کاو ز خاکت می‏شکیفت‏
  • Dedim ki; Eğer güzelsem bu güzelliği onun lütfu olarak kabul ederim. Değilsem zaten çirkinlikler bile bana güler!
  • گفتم ار خوبم پذیرم این از او ** ور نه خود خندید بر من زشت رو
  • Çaresi şu: Kendime bakayım kendime çeki düzen vereyim. Bakalım, ona lâyık mıyım, değil miyim?
  • چاره آن باشد که خود را بنگرم ** ور نه او خندد مرا من کی خرم‏
  • O güzeldir, güzelliği sever. Taze bir delikanlı, kart bir ihtiyarı nasıl seçer?
  • او جمیل است و محب للجمال ** کی جوان نو گزیند پیر زال‏