English    Türkçe    فارسی   

2
757-766

  • O gözle bu renklerden başka renkler, taşlar yerine mücevherler görürsün.
  • رنگها بینی بجز این رنگها ** گوهران بینی به جای سنگها
  • Hatta gevher nedir ki? Sen, kendin bir deniz olur, göklerde seyreden bir güneş kesilirsin.
  • گوهر چه بلکه دریایی شوی ** آفتاب چرخ پیمایی شوی‏
  • İş sahibi, iş yurdunda gizlidir. Yürü, onu ancak iş yurdunda apaçık görürsün.
  • کار کن در کارگه باشد نهان ** تو برو در کارگه بینش عیان‏
  • Mademki iş, sahibine bir hicap olmuştur? Şu halde onu işinden başka bir yerde göremezsin. 760
  • کار چون بر کار کن پرده تنید ** خارج آن کار نتوانیش دید
  • Mademki iş yurdu; iş sahibinin mekânıdır, dışarıda kalan gafildir.
  • کارگه چون جای باش عامل است ** آن که بیرون است از وی غافل است‏
  • O halde iş yurduna, yani yokluğa gel ki sanatı da sanatkârı da bir arada göresin.
  • پس در آ در کارگه یعنی عدم ** تا ببینی صنع و صانع را بهم‏
  • Mademki iş yurdu; apaçık görüş yeridir, tabii iş yurdundan dışarısı da hicap mahallidir.
  • کارگه چون جای روشن دیده‏گی است ** پس برون کارگه پوشیدگی است‏
  • İnatçı Firavun, varlığa yüz tuttu çünkü onun yerini görmüyordu.
  • رو به هستی داشت فرعون عنود ** لاجرم از کارگاهش کور بود
  • Hulâsa kaderi değiştirmek istiyor, kazayı savuşturmak arzusunda bulunuyordu. 765
  • لاجرم می‏خواست تبدیل قدر ** تا قضا را باز گرداند ز در
  • Kaza da o hileciye bıyık altından kıs, kıs gülmekteydi.
  • خود قضا بر سبلت آن حیله‏مند ** زیر لب می‏کرد هر دم ریش‏خند