English    Türkçe    فارسی   

2
790-799

  • Düşman, ona derler ki cana kastetsin. Kendi kendisine can çekişene düşman demezler. 790
  • دشمن آن باشد که قصد جان کند ** دشمن آن نبود که خود جان می‏کند
  • Yarasacağız, güneşin düşmanı değildir, hicaba girmiş, kendi kendisine düşman olmuştur.
  • نیست خفاشک عدوی آفتاب ** او عدوی خویش آمد در حجاب‏
  • Güneşin ziyası onu öldürür; fakat güneş, yarasanın zahmetini hiç çeker mi, yarasa güneşe bir kötülükte bulunabilir mi?
  • تابش خورشید او را می‏کشد ** رنج او خورشید هرگز کی کشد
  • Düşman, ona derler ki ondan bir azap, bir eziyet gelsin; kabiliyeti olan taşın güneş tesiriyle lâl olmasına mümanaat etsin!
  • دشمن آن باشد کز او آید عذاب ** مانع آید لعل را از آفتاب‏
  • Halbuki kâfirlerin hepsi de peygamberlerin cevherlerindeki ziyadan kendilerini men ederler.!
  • مانع خویشند جمله‏ی کافران ** از شعاع جوهر پیغمبران‏
  • Halk, nasıl olur da o tek kişinin gözüne perde olur? Bilâkis kendi gözlerini kör eder, kendi gözlerini kötü bir hale sokarlar. 795
  • کی حجاب چشم آن فردند خلق ** چشم خود را کور و کژ کردند خلق‏
  • Efendisiyle inada girişip kinlenerek kendisini öldüren Arap köle gibi!
  • چون غلام هندویی کاو کین کشد ** از ستیزه‏ی خواجه خود را می‏کشد
  • Köle, sahibine ziyan vermek için kendisini damdan baş aşağı yere atar, helâk olup gider!
  • سر نگون می‏افتد از بام سرا ** تا زیانی کرده باشد خواجه را
  • Hasta, doktora düşman olmuş; çocuk, kendisini terbiye edene düşmanlık beslemiş;( zarar kime?)!
  • گر شود بیمار دشمن با طبیب ** ور کند کودک عداوت با ادیب‏
  • Hakikatte hasta da, çocuk da kendi yolunu vurmakta, kendi akıl ve canının yolunu kesmektedir.
  • در حقیقت ره زن جان خودند ** راه عقل و جان خود را خود زدند