English    Türkçe    فارسی   

2
806-815

  • Şeytan da aşağı olmadan arlandı, bunu ayıp telâkki etti de kendisini yüzlerce kötülüğe düşürdü.
  • آن بلیس از ننگ و عار کمتری ** خویش را افکند در صد ابتری‏
  • Hasedinden yücelmek istedi. Fakat yücelik nerede? Kanlara bulanıp kaldı.
  • از حسد می‏خواست تا بالا بود ** خود چه بالا بلکه خون‏پالا بود
  • Ebucehil, Muhammet’e uymaya utandı, hasedinden kendisini yüceltmeye, ondan yüksek olmaya çalıştı.
  • آن ابو جهل از محمد ننگ داشت ** وز حسد خود را به بالا می‏فراشت‏
  • Adı Ebül Hakem’di. Ebu cehil oldu. Nice ehliyetli kişiler vardır ki haset yüzünden naehil olup kalmışlardır!
  • بو الحکم نامش بد و بو جهل شد ** ای بسا اهل از حسد نااهل شد
  • Ben, bu çalışıp çabalama dünyasında iyi huydan daha iyi bir ehliyet görmedim. 810
  • من ندیدم در جهان جست و جو ** هیچ اهلیت به از خوی نکو
  • Allah, mihnet ve ıstıraplarla hasetler meydana çıksın diye peygamberleri vasıta etti.
  • انبیا را واسطه ز آن کرد حق ** تا پدید آید حسدها در قلق‏
  • Çünkü Allahtan kimse arlanmaz, Allah’a kimse haset etmez.
  • ز انکه کس را از خدا عاری نبود ** حاسد حق هیچ دیاری نبود
  • Fakat halk, Peygamberi de kendisi gibi bir adam sanır, o yüzden ona haset eder.
  • آن کسی کش مثل خود پنداشتی ** ز آن سبب با او حسد برداشتی‏
  • Fakat peygamberin büyüklüğü tahakkuk etti mi, artık ona kimse haset edemez, ona herkes uyar.
  • چون مقرر شد بزرگی رسول ** پس حسد ناید کسی را از قبول‏
  • Şu halde her devirde peygamber yerine bir veli vardır, bu sınama kıyamete kadar daimidir. 815
  • پس به هر دوری ولیی قایم است ** تا قیامت آزمایش دایم است‏