English    Türkçe    فارسی   

2
843-852

  • Bir padişah ucuza iki köle satın aldı. Onlardan birisiyle bir iki söz konuştu.
  • پادشاهی دو غلام ارزان خرید ** با یکی ز آن دو سخن گفت و شنید
  • Köleyi anlayışlı, zeki ve tatlı sözlü buldu. Zaten şeker gibi dudaktan ancak şeker şerbeti zuhur eder.
  • یافتش زیرک دل و شیرین جواب ** از لب شکر چه زاید شکر آب‏
  • Âdemoğlu dilinin altında gizlidir. Bu dil, can kapısına perdedir. 845
  • آدمی مخفی است در زیر زبان ** این زبان پرده است بر درگاه جان‏
  • Bir rüzgâr esti de kapıyı kaldırdı mı evin içinde ne varsa görürüz.
  • چون که بادی پرده را در هم کشید ** سر صحن خانه شد بر ما پدید
  • O evde inci mi var, buğday mı; altın hazinesi mi var, yoksa yılan ve akreplerle mi dolu?
  • کاندر آن خانه گهر یا گندم است ** گنج زر یا جمله مار و کژدم است‏
  • Yoksa içerde hazinemi var da kapısında yılan beklemekte? Çünkü altın hazinesi bekçisiz olmaz.
  • یا در او گنج است و ماری بر کران ** ز انکه نبود گنج زر بی‏پاسبان‏
  • Köle, düşünmeden öyle söz söylemekteydi ki başkaları beş yüz defa düşünür de ancak öyle bir söz söyleyebilir.
  • بی‏تامل او سخن گفتی چنان ** کز پس پانصد تامل دیگران‏
  • Sanki içinde deniz var, deniz de baştanbaşa söyleyen incilerle dolu… 850
  • گفتی اندر باطنش دریاستی ** جمله دریا گوهر گویاستی‏
  • Ondan parlayan her incinin nuru, Hak ile bâtılı ayırır.
  • نور هر گوهر کز او تابان شدی ** حق و باطل را از او فرقان شدی‏
  • Kuran’ın nuru da Hak ile bâtılı zerre, zerre fark eder, bize gösterir.
  • نور فرقان فرق کردی بهر ما ** ذره ذره حق و باطل را جدا