English    Türkçe    فارسی   

2
993-1002

  • Köle, mademki olanı, biteni olduğu gibi biliyorsun; beni söyletmeden kastın ne, deyince;
  • گفت پس از گفت من مقصود چیست ** چون تو می‏دانی که آن چه بود چیست‏
  • Padişah “ Dünyayı izhar etmekteki hikmet, Allah’ın ilmindekileri izhar etmektir.
  • گفت شه حکمت در اظهار جهان ** آن که دانسته برون آید عیان‏
  • Bildiğini izhar etmedikçe âlemdeki zahmet ve meşakkatleri belirtmez. 995
  • آن چه می‏دانست تا پیدا نکرد ** بر جهان ننهاد رنج طلق و درد
  • Senden bir kötülük yahut iyilik meydana gelmeksizin hatta bir an bile duramazsın.
  • یک زمان بی‏کار نتوانی نشست ** تا بدی یا نیکیی از تو نجست‏
  • Bu amelleri izhar etme zarureti, sırrının açığa çıkması içindir.
  • این تقاضاهای کار از بهر آن ** شد موکل تا شود سرت عیان‏
  • Nasıl olur da ipliğin ucunu gönlün çekip durduğu halde iplik eğirme âletine benzeyen tenin işlemez?
  • پس کلابه‏ی تن کجا ساکن شود ** چون سر رشته‏ی ضمیرش می‏کشد
  • Tasalanman, dertlenmen; gönlünün o çekişine, isteğine alamettir. O işi yapmamak da sana açıkça can çekişmedir, ölümdür.
  • تاسه‏ی تو شد نشان آن کشش ** بر تو بی‏کاری بود چون جان کنش‏
  • Bu âlem de daimî olarak doğurur, o âlem de. Her sebep anadır, eser çocuğunu meydana getirir. 1000
  • این جهان و آن جهان زاید ابد ** هر سبب مادر اثر از وی ولد
  • Eser doğdu mu ondan da şaşılacak sebepler doğması için sebep haline gelir.
  • چون اثر زایید آن هم شد سبب ** تا بزاید او اثرهای عجب‏
  • Bu sebepler, nesilden nesile yürür gider. Fakat görmek için adamakıllı aydın bir göz lâzım dedi” dedi.
  • این سببها نسل بر نسل است لیک ** دیده‏ای باید منور نیک نیک‏