English    Türkçe    فارسی   

3
1019-1028

  • Hepsi de bunlara “ Biz size karşı duyar, görürüz… sizinle hoşuz, neşeliyiz. Fakat namahremlere karşı susup durmaktayız” derler.
  • ما سمعیعیم و بصیریم و خوشیم ** با شما نامحرمان ما خامشیم
  • Ama siz bir cemada gidiyor, ona yöneliyorsunuz. Artık cematların canına, sırrına nasıl mahrem olursunuz ki? 1020
  • چون شما سوی جمادی می‌روید ** محرم جان جمادان چون شوید
  • Cematlardan can âlemine gidin de âlemin cüzülerinin ahengini duyun!
  • از جمادی عالم جانها روید ** غلغل اجزای عالم بشنوید
  • O vakit cansız şeylerin tespihlerini apaçık duyarsın da tevil vesveselerine kapılmazsın.
  • فاش تسبیح جمادات آیدت ** وسوسه‌ی تاویلها نربایدت
  • Can âleminde kandiller yok da görmek için tevillere yapışıyorsun.
  • چون ندارد جان تو قندیلها ** بهر بینش کرده‌ای تاویلها
  • “Tespihten maksat, nasıl olur da zahirî tespih olur? Bu tespihte bulunan bu cansız şeyleri görmek de sapıklıktan başka bir şey değil.
  • که غرض تسبیح ظاهر کی بود ** دعوی دیدن خیال غی بود
  • Doğrusu şu: onları gören, ibret alır da Allah’ı tespih eder. 1025
  • بلک مر بیننده را دیدار آن ** وقت عبرت می‌کند تسبیح‌خوان
  • Sana Allah’ı tespih etmeyi hatırlıyor ya… İşte bu tespihe delil olmaları, onları tespih etmesi demektir” dersin.
  • پس چو از تسبیح یادت می‌دهد ** آن دلالت همچو گفتن می‌بود
  • İtizal ehlinin tevili budur işte. Hal nuruna sahip olmayan kişinin işi budur.
  • این بود تاویل اهل اعتزال ** و آن آنکس کو ندارد نور حال
  • İnsan, duygudan çıkmadı mı gayb âlemine tamamıyla yabancıdır.
  • چون ز حس بیرون نیامد آدمی ** باشد از تصویر غیبی اعجمی