English    Türkçe    فارسی   

3
1027-1036

  • İtizal ehlinin tevili budur işte. Hal nuruna sahip olmayan kişinin işi budur.
  • این بود تاویل اهل اعتزال ** و آن آنکس کو ندارد نور حال
  • İnsan, duygudan çıkmadı mı gayb âlemine tamamıyla yabancıdır.
  • چون ز حس بیرون نیامد آدمی ** باشد از تصویر غیبی اعجمی
  • Bu sözün sonu gelmez… Yılancı, o yılanı yüzlerce zahmetle çeke çeke,
  • این سخن پایان ندارد مارگیر ** می‌کشید آن مار را با صد زحیر
  • Bağdat’a kadar geldi. o maceracı adam, çarşıda bir hengâmedir koparmak için, 1030
  • تا به بغداد آمد آن هنگامه‌جو ** تا نهد هنگامه‌ای بر چارسو
  • Yılanı Şat kıyısına koydu. Bağdat şehrinde bir gürültüdür koptu,
  • بر لب شط مرد هنگامه نهاد ** غلغله در شهر بغداد اوفتاد
  • “Bir yılancı ejderha getirmiş, acayip görülmemiş mefret bir şey. Nasıl da avlamış?” diye,
  • مارگیری اژدها آورده است ** بوالعجب نادر شکاری کرده است
  • Yüz binlerce ahmak adam toplandı, ahmaklıklarından onlar da yılancı gibi yılana avlandılar.
  • جمع آمد صد هزاران خام‌ریش ** صید او گشته چو او از ابلهیش
  • Onlar, yılanı görmek için bekleşiyorlardı. O da etraftaki halk tamamıyla toplansın diye bekliyordu.
  • منتظر ایشان و هم او منتظر ** تا که جمع آیند خلق منتشر
  • Halk, iyice toplansın da elime geçecek para çok olsun diyordu. 1035
  • مردم هنگامه افزون‌تر شود ** کدیه و توزیع نیکوتر رود
  • Yüz binlerce herzevekil toplandı, halka oldular. Bir ayak, bin ayaküstüne geldi!
  • جمع آمد صد هزاران ژاژخا ** حلقه کرده پشت پا بر پشت پا