- Bu hal, şundan ileri geliyor: “Allah’ı şeksiz, şüphesiz bilen, tanıyan, daima onu anlar, ondan hiç ayrılmaz.
- این از آن آمد که حق را بی گمان ** هر که بشناسد بود دایم بر آن
- Fakat akıl ve şüphe hicaplarında kalan kişiye Allah tecellisi, gâh örtülür, gâh yenini, yakasını yırtıp görünür.
- وانک در عقل و گمان هستش حجاب ** گاه پوشیدست و گه بدریده جیب
- Aklı cüzi gâh üstündür, gâh baş aşağı, Aklı Külli ise bütün hâdiselerden kurtulmuştur, emindir. 1145
- عقل جزوی گاه چیره گه نگون ** عقل کلی آمن از ریب المنون
- Akılla hüneri sat da hayreti satın al. Oğul, horluğa doğru git, Buhara’ya değil!
- عقل بفروش و هنر حیرت بخر ** رو به خواری نه بخارا ای پسر
- Biz neye bu derece de söze daldık? Hikâye söyleyelim derken hikâye olduk gitti.
- ما چه خود را در سخن آغشتهایم ** کز حکایت ما حکایت گشتهایم
- Ben yokum zaten ağlayıp, ağlayıp sızlayarak masal oldum gitti… Bu suretle secde edenler arasına katılayım, onlarla beraber yuvarlanayım bari.
- من عدم و افسانه گردم در حنین ** تا تقلب یابم اندر ساجدین
- İş bilen, söz anlayan adama bu söz, hikâye değil. Hâlimi anlatıyorum ben, sevgilinin huzurundayım ben!
- این حکایت نیست پیش مرد کار ** وصف حالست و حضور یار غار
- Âsi, bunlar önce gelip geçenlere ait aslı yok masallar dedi ya… Kur’an hakkında söylenen bu söz, nifak eseridir. 1150
- آن اساطیر اولین که گفت عاق ** حرف قرآن را بد آثار نفاق
- İçinde Allah nuru olan Lâmekân âleminde nerede geçmiş, nerede gelecek, nerede hâl,
- لامکانی که درو نور خداست ** ماضی و مستقبل و حال از کجاست
- Geçmiş, gelecek, sana göredir. Yoksa hakikatte ikisi de birdir. Fakat sen iki sanırsın.
- ماضی و مستقبلش نسبت به تست ** هر دو یک چیزند پنداری که دوست