- Anneleri, onlara rehberlik etti, babalarının mezarını gösterdi. Üç gün Allah rızası için oruç tuttular. 1175
- بردشان بر گور او بنمود راه ** پس سهروزه داشتند از بهر شاه
- Sonra “Baba, padişah korkmuş, bize emir göndermiş...
- بعد از آن گفتند ای بابا به ما ** شاه پیغامی فرستاد از وجا
- İki adam, onu sıkıştırmış, ordusunun önünde şerefine, haysiyetine dokunmuş.
- که دو مرد او را به تنگ آوردهاند ** آب رویش پیش لشکر بردهاند
- Onların ne silâhları var, ne askerleri. Bir tek asaları var ama o asa da kıyametler koparıyormuş.
- نیست با ایشان سلاح و لشکری ** جز عصا و در عصا شور و شری
- Sen zahiren toprakta yatıp uyuyorsun ama hakikatte doğrular ülkesine gitmişsin.
- تو جهان راستان در رفتهای ** گرچه در صورت به خاکی خفتهای
- Eğer onların yaptıkları sihirse bize haber ver. Canım babacığımız, onlar Allah eriyse, yaptıkları iş Allah’tansa yine bildir. 1180
- آن اگر سحرست ما را ده خبر ** ور خدایی باشد ای جان پدر
- De onlara uyalım, secde edelim, kendimizi bir kimyaya atalım (da halis altın olalım).
- هم خبر ده تا که ما سجده کنیم ** خویشتن بر کیمیایی بر زنیم
- Ümidi kesilmiş biçareleriz. Bize bir ümit ver Allah tapısından sürülmüşleriz, bizi o tapıya yine onun keremi çekti” diye yalvardılar.
- ناامیدانیم و اومیدی رسید ** راندگانیم و کرم ما را کشید
- Ölmüş büyücünün oğullarına cevap vermesi
- جواب گفتن ساحر مرده با فرزندان خود
- Babaları, onlara rüyalarında dedi ki: “Oğullarım, bunu açıkça söylemeye imkân yok.
- گفتشان در خواب کای اولاد من ** نیست ممکن ظاهر این را دم زدن
- Apaçık ve olduğu gibi söylememe izin yok. Ama bu sır, uzak değil gözümün önünde.
- فاش و مطلق گفتنم دستور نیست ** لیک راز از پیش چشمم دور نیست