English    Türkçe    فارسی   

3
1246-1255

  • Onlara daha bir hayli ihsanlarda bulunacağına dair vaatlerde bulundu, önceden de kullar, atlar, ağır ve değerli şeyler, yiyecek ve içecek verdi.
  • وعده‌هاشان کرد و پیشین هم بداد ** بندگان و اسپان و نقد و جنس و زاد
  • Ondan sonra: “Ey devletimle ileri giden kişiler, imtihanda galip gelirseniz,
  • بعد از آن می‌گفت هین ای سابقان ** گر فزون آیید اندر امتحان
  • Size o derecede ihsanlarda bulunacağım ki cömertlik de utanacak” dedi.
  • برفشانم بر شما چندان عطا ** که بدرد پرده‌ی جود و سخا
  • Sihirbazlar da cevaben dediler ki: “Padişahın sayesinde galebe edeceğiz, düşmanın bitik bir hale gelecek.
  • پس بگفتندش به اقبال تو شاه ** غالب آییم و شود کارش تباه
  • Biz bu fende saflar bozan yiğitleriz. Âlemde kimse bizimle başa çıkamaz.” 1250
  • ما درین فن صفدریم و پهلوان ** کس ندارد پای ما اندر جهان
  • Musa’nın anılışı, hatırları oraya bağlıyor, bu hikâyeler evvelce olup biten şeylere aittir zannını veriyor.
  • ذکر موسی بند خاطرها شدست ** کین حکایتهاست که پیشین بدست
  • Hâlbuki Musa’yı anmamız işi gizlemek için. Yoksa Musa’nın nuru, ey iyi adam, senin bugün elinde.
  • ذکر موسی بهر روپوشست لیک ** نور موسی نقد تست ای مرد نیک
  • Musa da sende, Firavun da. Bu iki düşmanı da kendinde ara sen.
  • موسی و فرعون در هستی تست ** باید این دو خصم را در خویش جست
  • Musa, kıyamete kadar vardır. Nuru hep o nurdur, başka nur değil… Değişen yalnız kandildir.
  • تا قیامت هست از موسی نتاج ** نور دیگر نیست دیگر شد سراج
  • Bu kandille fitil başka, fakat nuru başka nur değil, hep o âlemden. 1255
  • این سفال و این پلیته دیگرست ** لیک نورش نیست دیگر زان سرست