English    Türkçe    فارسی   

3
1277-1286

  • Bu söz de noksandır, bu sözün de bir neticesi yoktur. Noksan olmayan söz o tarafa, hakikat âlemine ait olan sözdür.
  • این سخن هم ناقص است و ابترست ** آن سخن که نیست ناقص آن سرست
  • eksik
  • گر بگوید زان بلغزد پای تو ** ور نگوید هیچ از آن ای وای تو
  • Fakat sana söylense hemencecik o misale yapışır, o sureti hakikat sanırsın a yiğidim!
  • ور بگوید در مثال صورتی ** بر همان صورت بچفسی ای فتی
  • Ot gibi ayağın yere bağlı… Hakikate erişemez de bir yelle başını sallar durursun. 1280
  • بسته‌پایی چون گیا اندر زمین ** سر بجنبانی ببادی بی‌یقین
  • Ayağın yok ki bir yerden bir yere gidebilesin yahut çalışıp çabalayıp ayağını bu balçıktan kurtarasın.
  • لیک پایت نیست تا نقلی کنی ** یا مگر پا را ازین گل بر کنی
  • Nasıl kurtarabilir, nasıl bu balçıktan ayağının çekebilirsin? Hayatın bu balçıktan. Hayatını terk etmekse senin için pek müşkül bir şey!
  • چون کنی پا را حیاتت زین گلست ** این حیاتت را روش بس مشکلست
  • Fakat ey yoksul adam, Hak’tan hayat bulursan topraktan müstağni olur, bu balçığı o vakit terk edersin.
  • چون حیات از حق بگیری ای روی ** پس شوی مستغنی از گل می‌روی
  • Süt emen çocuk dadıdan vazgeçti mi yemek yemeğe başlar, artık onu bırakır gider.
  • شیر خواره چون ز دایه بسکلد ** لوت‌خواره شد مرورا می‌هلد
  • Sen, topraktan biten taneler gibi yerin sütüne bağlanmış, ona bağlanmış, ona alışmışsın. Kalplerin gıdasına alış da bu sütten kesilmeye bak! 1285
  • بسته‌ی شیر زمینی چون حبوب ** جو فطام خویش از قوت القلوب
  • Ey hicapsız nurları kabul etmeye istidadı olmayan kişi, hiç olmazsa harflerde gizlenmiş bir nur olan hikmet sözlerini duy, onları ye!
  • حرف حکمت خور که شد نور ستیر ** ای تو نور بی‌حجب را ناپذیر