- Bazen hoş, bazen nahoş olan, bir zaman su, bir zaman ateş kesilen,
- آنک او گاهی خوش و گه ناخوشست ** یک زمانی آب و یک دم آتشست
- Ayın burcudur ama ay değil… Put gibi güzeldir, ama güzelliğinden haberi bile yok!
- برج مه باشد ولیکن ماه نه ** نقش بت باشد ولی آگاه نه
- Saf sofi, "İbn-al vakit"tir ama vaktin babasıymış gibi vakti adamakıllı avucunun içine almıştır.
- هست صوفی صفاجو ابن وقت ** وقت را همچون پدر بگرفته سخت
- Bu çeşit sofi, tamamıyla ululuk sahibi Allah’ın nuruna gark olmuştur. Kimsenin oğlu değildir o… vakitlerden de kurtulmuştur, hallerden de!
- هست صافی غرق عشق ذوالجلال ** ابن کس نه فارغ از اوقات و حال
- Doğurmayan nura batmıştır. Doğmayan, doğurmayan zatsa ancak Allah’tır. 1435
- غرقهی نوری که او لم یولدست ** لم یلد لم یولد آن ایزدست
- Diriysen yürü, böyle bir aşk ara… Yoksa birbirine aykırı vakitlere kulsun.
- رو چنین عشقی بجو گر زندهای ** ورنه وقت مختلف را بندهای
- Çirkin, güzel nakışlara bakma da kendi aşkına, kendi dileğine bak!
- منگر اندر نقش زشت و خوب خویش ** بنگر اندر عشق و در مطلوب خویش
- Hor musun, zayıf mı? Buna bakma da ey kadri yüce kişi, himmetine, gayretine bak!
- منگر آنک تو حقیری یا ضعیف ** بنگر اندر همت خود ای شریف
- Ne halde olursan ol, boş durma, ey dudakları kurumuş susuz, daima su araştır!
- تو به هر حالی که باشی میطلب ** آب میجو دایما ای خشکلب
- O susuz, o kupkuru dudağın yok mu? O dudak, sudan haber verme de… Nihayet kaynağa ulaşacağını bildirmede. 1440
- کان لب خشکت گواهی میدهد ** کو بخر بر سر منبع رسد