English    Türkçe    فارسی   

3
1489-1498

  • Derisini, yüzdürmek için gövdesini alıp koşa koşa kasaba götürdü.
  • چون سرش ببرید شد سوی قصاب ** تا اهابش بر کند در دم شتاب
  • Mesnevi’yi nazmedenin özrü ve Allah’tan yardım istemesi
  • عذر گفتن نظم کننده و مدد خواستن
  • Ey doğacak çocuğun oynaması gibi bu manaları içimde oynatıp duran Allah, mademki bunun tamamlanmasını diliyorsun, 1490
  • ای تقاضاگر درون همچون جنین ** چون تقاضا می‌کنی اتمام این
  • Kolaylaştır, yol göster, muvaffakiyet ver. Yahut da bu isteği, bu iştiyakı gider, bizi muahaze etme.
  • سهل گردان ره نما توفیق ده ** یا تقاضا را بهل بر ما منه
  • Mademki müflise altın ihtiyacını ilham ediyorsun, ey gani padişah, gizlice ona altın ihsan et.
  • چون ز مفلس زر تقاضا می‌کنی ** زر ببخشش در سر ای شاه غنی
  • Sen olmadıkça, senin inayetin lütfetmedikçe gece gündüz nazım ve kafiyenin ne değeri olabilir, bu çeşit meydana gelen şiire kim bakar ki?
  • بی تو نظم و قافیه شام و سحر ** زهره کی دارد که آید در نظر
  • Ey bilgi sahibi padişah, nazım da, cinas da kafiye de korkudan senin emrine kuldur.
  • نظم و تجنیس و قوافی ای علیم ** بنده‌ی امر توند از ترس و بیم
  • Sen, her şeyi, seni tespih eder bir hale koymuşsun, akıl ve temyiz sahibi olanlar da seni tespih eder, akıl ve temyiz sahibi olmayanlar da. 1495
  • چون مسبح کرده‌ای هر چیز را ** ذات بی تمییز و با تمییز را
  • Her birinin başka çeşit bir tespihi var. Bunun halinden onun haberi bile yok!
  • هر یکی تسبیح بر نوعی دگر ** گوید و از حال آن این بی‌خبر
  • İnsan, cansız şeylerin tespih etmesini inkâr eder ama cansız şeyler, ona kullukta üstattır.
  • آدمی منکر ز تسبیح جماد ** و آن جماد اندر عبادت اوستاد
  • Hatta yetmiş iki milletin her biri öbürlerinin halinden bihaberdir… Hepsi de şüphe içinde kalmıştır.
  • بلک هفتاد و دو ملت هر یکی ** بی‌خبر از یکدگر واندر شکی