English    Türkçe    فارسی   

3
1520-1529

  • Hatta dağla deniz bile söze gelse de “Sen sapıklıkla eş olmuşsun” dese, 1520
  • بلک گر دریا و کوه آید بگفت ** گویدش با گم‌رهی گشتی تو جفت
  • Bir zerre bile hayale düşmez, azıcık olsun kınayanların kınamasından elem duymaz.
  • هیچ یک ذره نیفتد در خیال ** یا به طعن طاعنان رنجورحال
  • Halkın ululaması ve alıcıların rağbeti yüzünden bir adamın hastalanması ve bir muallimin hikâyesi
  • مثال رنجور شدن آدمی بوهم تعظیم خلق و رغبت مشتریان بوی و حکایت معلم
  • Bir mektebin talebesi, hocalarından bıkmışlar, çalışıp çabalamadan usanmışlardı.
  • کودکان مکتبی از اوستاد ** رنج دیدند از ملال و اجتهاد
  • Ne yapıp yaparak bir iş becermek, bu suretle de muallimi derde düşürmek için birbirleriyle görüşüp danıştılar.
  • مشورت کردند در تعویق کار ** تا معلم در فتد در اضطرار
  • “Hoca hiç hastalanmıyor ki birkaç günceğiz olsun mektebe gelmesin de rahat kalalım;
  • چون نمی‌آید ورا رنجوریی ** که بگیرد چند روز او دوریی
  • Bu hapisten, bu darlıktan, bu çalışıp çabalamadan kurtulalım. Mermer kaya gibi yerinde durup duruyor” dediler. 1525
  • تا رهیم از حبس و تنگی و ز کار ** هست او چون سنگ خارا بر قرار
  • İçlerinden birisi, en zekileriydi. Bir tedbir düşündü. “Hocam, nasılsın, neden böyle benzin sararmış?
  • آن یکی زیرکتر این تدبیر کرد ** که بگوید اوستا چونی تو زرد
  • Hayrola, rengin kaçmış senin… Bu ya hava çarpmasından, ya sıtmadan derim.
  • خیر باشد رنگ تو بر جای نیست ** این اثر یا از هوا یا از تبیست
  • Hoca, elbette bu sözden biraz olsun vehme düşer. Sen de bu çeşit sözlerle bana yardım edersin kardeşim.
  • اندکی اندر خیال افتد ازین ** تو برادر هم مدد کن این‌چنین
  • Mektebin kapısından içeri girer girmez, “ Hayır ola hocam, bu halin ne” dedi.
  • چون درآیی از در مکتب بگو ** خیر باشد اوستا احوال تو