- Birleşip hiç birisinin bu kavilden, bu karardan dönmeyeceklerine ait kuvvetlice ahdettiler.
- متفق گشتند در عهد وثیق ** که نگرداند سخن را یک رفیق
- Sonra o zeki çocuk, içlerinden kimsenin bunu söylememesi için hepsine yemin ettirdi. 1535
- بعد از آن سوگند داد او جمله را ** تا که غمازی نگوید ماجرا
- O çocuğun bu tedbiri, hepsinin tedbirinden üstün olmuştu, onun aklı, bütün çocukların aklından ileriydi.
- رای آن کودک بچربید از همه ** عقل او در پیش میرفت از رمه
- Güzellerin bazıları, nasıl bazılarından üstün, bir kısmı da öbürlerinden aşağıysa insanların akılları da fazla yahut eksiktir.
- آن تفاوت هست در عقل بشر ** که میان شاهدان اندر صور
- Ahmed, “Erlerin güzelliği, dillerinin altında gizlidir” mealinde bir söz söyledi.
- زین قبل فرمود احمد در مقال ** در زبان پنهان بود حسن رجال
- İnsanların akılları, yaratılışta farklıdır, fakat Mutezile’ye göre müsavidir, artıklık, eksiklik, bilgi tahsilinden ileri gelir
- عقول خلق متفاوتست در اصل فطرت و نزد معتزله متساویست تفاوت عقول از تحصیل علم است
- Akıllardaki aykırılık, yaratılıştadır. Bu hususta Sünnilerin sözünü dilemek, onların hükmünü kabul etmek gerek.
- اختلاف عقلها در اصل بود ** بر وفاق سنیان باید شنود
- Bu hüküm itizal ehlinin sözlerine aykırıdır. Onlar, “Akıllar yaratılışta aynı derecededir, 1540
- بر خلاف قول اهل اعتزال ** که عقول از اصل دارند اعتدال
- Tecrübe ve öğreniş, aklı çoğaltır, azaltır, bu suretle bir adam, öbüründen daha bilgili olur” derler.
- تجربه و تعلیم بیش و کم کند ** تا یکی را از یکی اعلم کند
- Bu söz bâtıldır. O zeki çocuk, herhangi ir meslekte tecrübe sahibi değildi ya.
- باطلست این زانک رای کودکی ** که ندارد تجربه در مسلکی
- Fakat o küçük çocuk, öyle bir tedbirde bulundu ki yüzlerce tecrübe sahibi ihtiyar, o tedbirinin kokusunu bile alamadı.
- بر دمید اندیشهای زان طفل خرد ** پیر با صد تجربه بویی نبرد