English    Türkçe    فارسی   

3
161-170

  • Hak kokusunu Yemen’den duyan bendeki bâtıl kokuyu nasıl olurda duymaz?
  • آنک یابد بوی حق را از یمن ** چون نیابد بوی باطل را ز من
  • Mustafa, ta uzak yoldan koku alır da ağzımızda ki güzel kokuyu nasıl almaz?
  • مصطفی چون برد بوی از راه دور ** چون نیابد از دهان ما بخور
  • Duyar, duyar ama yüzümüze vurmaz, örter. İyi koku da göklere çıkar, kötü koku da.
  • هم بیابد لیک پوشاند ز ما ** بوی نیک و بد بر آید بر سما
  • Sen uyuyup durursun, o haram koku ise şu yeşil gökyüzüne urup durur.
  • تو همی‌خسپی و بوی آن حرام ** می‌زند بر آسمان سبزفام
  • Seni çirkin nefeslerine yoldaş olup felekte kokuları alanlara kadar gider. 165
  • همره انفاس زشتت می‌شود ** تا به بوگیران گردون می‌رود
  • Kibir, hırs, şehvet kokusu, söz söylerken soğan gibi kokar.
  • بوی کبر و بوی حرص و بوی آز ** در سخن گفتن بیاید چون پیاز
  • Yemin eder de “Ben onları ne zaman yedim? Soğandan da çekinmekteyim, sarımsaktan da” dersen
  • گر خوری سوگند من کی خورده‌ام ** از پیاز و سیر تقوی کرده‌ام
  • O yalan yemini ederken nefesin, kovuculuk eder. Kokusu seninle beraber oturanların dimağına vurur.
  • آن دم سوگند غمازی کند ** بر دماغ همنشینان بر زند
  • O koku yüzünden dualar reddedilir. O kötü kalp, sözle kendisini gösterir.
  • پس دعاها رد شود از بوی آن ** آن دل کژ می‌نماید در زبان
  • O duaya “Sesinizi kesin” cevabı gelir. Her azgının cezası onu kovan sopadır. 170
  • اخسا آید جواب آن دعا ** چوب رد باشد جزای هر دغا