- ”Dağlarda oturan bir derviş vardı. Yalnızlık, onun arkadaşı ve nedimiydi.
- بود درویشی بکهساری مقیم ** خلوت او را بود هم خواب و ندیم
- Allah şarabını içmiş olduğundan erkeklerin sözlerinden de usanmıştı, kadınların sözlerinden de. 1615
- چون ز خالق میرسید او را شمول ** بود از انفاس مرد و زن ملول
- Bize bir yerde oturup yerleşmek nasıl kolay geliyorsa bazı kimselere de bir yerden bir yere gezip durmak öyle kolay gelir.
- همچنانک سهل شد ما را حضر ** سهل شد هم قوم دیگر را سفر
- Sen, nasıl ululuğa âşıksan bir sanatkâr da mesela demirciliğe âşıktır.
- آنچنانک عاشقی بر سروری ** عاشقست آن خواجه بر آهنگری
- Herkesi bir iş için yetiştirmişler, gönlüne o işin meylini vermişlerdir.
- هر کسی را بهر کاری ساختند ** میل آن را در دلش انداختند
- Gönülde bir meyil olmadıkça el, ayak nasıl hareket eder. Su, rüzgâr olmadıkça çerçöp nasıl akar, savulur?
- دست و پا بی میل جنبان کی شود ** خار وخس بی آب و بادی کی رود
- Kendinde göğe doğru çıkmaya bir meyil gördün mü hüma kuşu gibi devlet kanadını hemen aç! 1620
- گر ببینی میل خود سوی سما ** پر دولت بر گشا همچون هما
- Fakat kendinde yeryüzüne bir meyil gördün mü feryat et, ağlayıp inlemeyi hiç bırakma.
- ور ببینی میل خود سوی زمین ** نوحه میکن هیچ منشین از حنین
- Akıllılar önceden feryat ederler, bilgisizlerse işin sonunda başlarına vururlar!
- عاقلان خود نوحهها پیشین کنند ** جاهلان آخر بسر بر میزنند
- Sen, işin önünde sonunu sor da kıyamet günü pişman olma.
- ز ابتدای کار آخر را ببین ** تا نباشی تو پشیمان یوم دین
- Kuyumcunun, işin sonunu görerek kendisinden ödünç bir terazi isteyene ona göre söz söylemesi
- دیدن زرگر عاقبت کار را و سخن بر وفق عاقبت گفتن با مستعیر ترازو