English    Türkçe    فارسی   

3
1764-1773

  • Onun cüz’ülerini gözünün önünde bir araya getirecek, başını, kuyruğunu, kulaklarını, ayaklarını düzüp koşacağım.
  • پیش تو گرد آوریم اجزاش را ** آن سر و دم و دو گوش و پاش را
  • Görünürde bir el olmadığı halde bütün cüz’üleri bir araya getiren, cesedin parçalarını bir yere toplayan benim. 1765
  • دست نه و جزو برهم می‌نهد ** پاره‌ها را اجتماعی می‌دهد
  • Şu yama yamama sanatına bak hele. Eski palasları iğnesiz dikip durmada
  • در نگر در صنعت پاره‌زنی ** کو همی‌دوزد کهن بی سوزنی
  • Diktiği sıralarda ne ip var, ne iğne. Fakat öyle bir diker ki ortada terzi bile görünmez.
  • ریسمان و سوزنی نه وقت خرز ** آنچنان دوزد که پیدا نیست درز
  • Gözünü aç da haşri apaşikâr gör… Kıyamette hiçbir şüphen kalmasın.
  • چشم بگشا حشر را پیدا ببین ** تا نماند شبهه‌ات در یوم دین
  • Varlık zerrelerini nasıl tamamıyla topluyorum, gör de ölürken bu hayata sarılıp titreme.
  • تا ببینی جامعی‌ام را تمام ** تا نلرزی وقت مردن ز اهتمام
  • Uyurken bedeninin duygularının mahvolmayacağından eminsin ya. 1770
  • همچنانک وقت خفتن آمنی ** از فوات جمله حسهای تنی
  • Uykun geldi mi duyguların dağılır, harap bir hale gelir ama mahvolacaklar diye korkup titremezsin”
  • بر حواس خود نلرزی وقت خواب ** گرچه می‌گردد پریشان و خراب
  • Bir şeyhin, oğullarının ölümüne ağlaması
  • جزع ناکردن شیخی بر مرگ فرزندان خود
  • Bundan önce yol gösteren bir şeyh vardı. Yeryüzünde adeta göğe mensup bir çırağdı.
  • بود شیخی رهنمایی پیش ازین ** آسمانی شمع بر روی زمین
  • Ümmetler içinde peygambere benzer, halka cennet bahçelerinin kapılarını açardı.
  • چون پیمبر درمیان امتان ** در گشای روضه‌ی دار الجنان