- Onun cüz’ülerini gözünün önünde bir araya getirecek, başını, kuyruğunu, kulaklarını, ayaklarını düzüp koşacağım.
- پیش تو گرد آوریم اجزاش را ** آن سر و دم و دو گوش و پاش را
- Görünürde bir el olmadığı halde bütün cüz’üleri bir araya getiren, cesedin parçalarını bir yere toplayan benim. 1765
- دست نه و جزو برهم مینهد ** پارهها را اجتماعی میدهد
- Şu yama yamama sanatına bak hele. Eski palasları iğnesiz dikip durmada
- در نگر در صنعت پارهزنی ** کو همیدوزد کهن بی سوزنی
- Diktiği sıralarda ne ip var, ne iğne. Fakat öyle bir diker ki ortada terzi bile görünmez.
- ریسمان و سوزنی نه وقت خرز ** آنچنان دوزد که پیدا نیست درز
- Gözünü aç da haşri apaşikâr gör… Kıyamette hiçbir şüphen kalmasın.
- چشم بگشا حشر را پیدا ببین ** تا نماند شبههات در یوم دین
- Varlık zerrelerini nasıl tamamıyla topluyorum, gör de ölürken bu hayata sarılıp titreme.
- تا ببینی جامعیام را تمام ** تا نلرزی وقت مردن ز اهتمام
- Uyurken bedeninin duygularının mahvolmayacağından eminsin ya. 1770
- همچنانک وقت خفتن آمنی ** از فوات جمله حسهای تنی
- Uykun geldi mi duyguların dağılır, harap bir hale gelir ama mahvolacaklar diye korkup titremezsin”
- بر حواس خود نلرزی وقت خواب ** گرچه میگردد پریشان و خراب
- Bir şeyhin, oğullarının ölümüne ağlaması
- جزع ناکردن شیخی بر مرگ فرزندان خود
- Bundan önce yol gösteren bir şeyh vardı. Yeryüzünde adeta göğe mensup bir çırağdı.
- بود شیخی رهنمایی پیش ازین ** آسمانی شمع بر روی زمین
- Ümmetler içinde peygambere benzer, halka cennet bahçelerinin kapılarını açardı.
- چون پیمبر درمیان امتان ** در گشای روضهی دار الجنان