English    Türkçe    فارسی   

3
1975-1984

  • Birisi ona : “Dikenliklerde, taşlıklarda yalınayak mı gidiyorsun?” dedi. Dekukî dedi ki: “Ben hayretler içindeyim, kendimde değilim ki. 1975
  • پا برهنه می‌روی بر خار و سنگ ** گفت من حیرانم و بی خویش و دنگ
  • Sen bu ayakları yere basıyor sanma, öyle görme. Çünkü âşık şüphe yok ki gönül yurduna sefer eder.
  • تو مبین این پایها را بر زمین ** زانک بر دل می‌رود عاشق یقین
  • Gönül, sevgilinin sarhoşudur: yoldan, konaktan yolun kısalığından, uzunluğundan ne haberi var”
  • از ره و منزل ز کوتاه و دراز ** دل چه داند کوست مست دل‌نواز
  • Yolun uzunluğu, kısalığı, tenin vasıflarıdır. Ruhların gidişi başka çeşit bir gidiştir.
  • آن دراز و کوته اوصاف تنست ** رفتن ارواح دیگر رفتنست
  • Sen, meni iken akıl âlemine kadar sefer edip geldin. Bu seferinde ne adım attın, ne bir yerde konakladın, ne de bir yerden bir yere göçtün.
  • تو سفرکردی ز نطفه تا بعقل ** نه بگامی بود نه منزل نه نقل
  • Canın gezip yürümesi, keyfiyetten hariçtir, anlatılamaz. Cismimiz de gezmeyi candan öğrendi. 1980
  • سیر جان بی چون بود در دور و دیر ** جسم ما از جان بیاموزید سیر
  • Dekukî de cisim âleminde olan gezmeyi gayri bıraktı da manevi bir keyfiyete büründü, gizlice ve keyfiyetsiz olarak gitmekte.
  • سیر جسمانه رها کرد او کنون ** می‌رود بی‌چون نهان در شکل چون
  • Dekukî dedi ki: “Bir gün, sevgilinin nurlarını insanda görmeye iştiyakım arttı.
  • گفت روزی می‌شدم مشتاق‌وار ** تا ببینم در بشر انوار یار
  • Katrede bahri muhiti, zerrede güneşi görmek arzusuna düştüm.
  • تا ببینم قلزمی در قطره‌ای ** آفتابی درج اندر ذره‌ای
  • Gide gide bir deniz kıyısına vardım. Vakit gecikmişti, akşam olmuştu.
  • چون رسیدم سوی یک ساحل بگام ** بود بیگه گشته روز و وقت شام
  • Kıyıda yedi mum görünmesi
  • نمودن مثال هفت شمع سوی ساحل