- Güneşi görmez de zerreyi görür. Fakat yine de Allah’ın lütfundan, kereminden ümit kesilmez ya!
- ذرهای را بیند و خورشید نه ** لیک از لطف و کرم نومید نه
- Kervanlar aç susuz ağaçların altına dökülen bu olgun meyveleri görüyorlar. Yarabbi, bu ne sihir?
- کاروانها بی نوا وین میوهها ** پخته میریزد چه سحرست ای خدا
- Halk, çürük meyveleri toplamakta, pisboğaz ve doymaz adamlar, bu pörsümüş meyveleri yağma etmek için birbirlerine girmekteydi. 2015
- سیب پوسیده همیچیدند خلق ** درهم افتاده بیغما خشکحلق
- O dallar, meyveler, yapraklarsa anbean “Keşke kavmimiz bizi bilseydi, ne olurdu?” diyorlardı.
- گفته هر برگ و شکوفه آن غصون ** دم بدم یا لیت قوم یعلمون
- Her ağaçtan “A bahtsız kişiler, bize gelin, bize” diye ses geliyordu.
- بانگ میآمد ز سوی هر درخت ** سوی ما آیید خلق شوربخت
- Fakat Allah’tan da ağaçlara: “Onların gözlerini bağladık, onlara sığınacak yer yok!” sesi gelmekteydi.
- بانگ میآمد ز غیرت بر شجر ** چشمشان بستیم کلا لا وزر
- Onlara birisi, “Bu yana gelin de bu ağaçlardan faydalanın” dese,
- گر کسی میگفتشان کین سو روید ** تا ازین اشجار مستسعد شوید
- Hepsi birden “Bu sarhoş yoksul, Allah’ın takdiriyle deli olmuş. 2020
- جمله میگفتند کین مسکین مست ** از قضاء الله دیوانه شدست
- Bu yoksulun beyni başa çıkmaz sevdalarla, sonu gelmez riyazatlarla soğan gibi çürümüş kokmuş!” diyorlardı.
- مغز این مسکین ز سودای دراز ** وز ریاضت گشت فاسد چون پیاز
- Dekukî şaşıp kalıyor, “Yarabbi bu ne hal? Halka bu perde, bu sapıklık neden geliyor ki?
- او عجب میماند یا رب حال چیست ** خلق را این پرده و اضلال چیست