English    Türkçe    فارسی   

3
2113-2122

  • Dua, çıktığı evi bilir, sen kimin adını anarsan an, kimi översen öv!
  • خانه‌ی خود را شناسد خود دعا ** تو بنام هر که خواهی کن ثنا
  • Övüşleri namahrem olanlardan gizlemek için Allah bile hikâyeler söylemekte, misaller getirmektedir.
  • بهر کتمان مدیح از نا محل ** حق نهادست این حکایات و مثل
  • O medihler de sana karşı hiçtir, onlar da senden utanıyorlar ama yoksul, elinden ne gelebilirse armağan olarak onu sunar, Allah, bu armağanı da kabul eder. 2115
  • گر چه آن مدح از تو هم آمد خجل ** لیک بپذیرد خدا جهد المقل
  • Allah, âciz kişinin aczini hoş görür. Körün gözlerindeki iki katra yaşı da kabul eder. Zaten körün gözünde bu iki katradan başka ne bulunabilir ki?
  • حق پذیرد کسره‌ای دارد معاف ** کز دو دیده‌ی کور دو قطره کفاف
  • Ben o güzelim adı pek kısa bir tarzda övdüm; bunu kuş da biliyor, balık da!
  • مرغ و ماهی داند آن ابهام را ** که ستودم مجمل این خوش‌نام را
  • Sebebi de şu: Hasetçiler, kıskanıp haset ederek ah etmesinler, hayalini dişleriyle dişlemesinler!
  • تا برو آه حسودان کم وزد ** تا خیالش را به دندان کم گزد
  • Ama zaten hasetçi, onun hayalini nereden bulacak? Hiç fare deliğinde dudu kuşu oturur mu?
  • خود خیالش را کجا یابد حسود ** در وثاق موش طوطی کی غنود
  • O hasetçinin gördüğü hayal, onun hayali değildir ki… O hilâl değil, onun kendi kaşının kılı! 2120
  • آن خیال او بود از احتیال ** موی ابروی ویست آن نه هلال
  • Ben seni beş duyguyla yedi kat göğe sığmayacak bir şekilde öveceğim. Şimdi yaz bakalım: Dekukî ileri geçip imam oldu.
  • مدح تو گویم برون از پنج و هفت ** بر نویس اکنون دقوقی پیش رفت
  • Dekukî’nin ileri geçip onlara imam olması
  • پیش رفتن دقوقی به امامت آن قوم
  • Tahiyatta, salih kişilere selâm verilirken bütün peygamberler methedilmiş olur; hepsinin methi, birbiriyle yoğururlar.
  • در تحیات و سلام الصالحین ** مدح جمله‌ی انبیا آمد عجین