- Sebebi de şu: Hasetçiler, kıskanıp haset ederek ah etmesinler, hayalini dişleriyle dişlemesinler!
- تا برو آه حسودان کم وزد ** تا خیالش را به دندان کم گزد
- Ama zaten hasetçi, onun hayalini nereden bulacak? Hiç fare deliğinde dudu kuşu oturur mu?
- خود خیالش را کجا یابد حسود ** در وثاق موش طوطی کی غنود
- O hasetçinin gördüğü hayal, onun hayali değildir ki… O hilâl değil, onun kendi kaşının kılı! 2120
- آن خیال او بود از احتیال ** موی ابروی ویست آن نه هلال
- Ben seni beş duyguyla yedi kat göğe sığmayacak bir şekilde öveceğim. Şimdi yaz bakalım: Dekukî ileri geçip imam oldu.
- مدح تو گویم برون از پنج و هفت ** بر نویس اکنون دقوقی پیش رفت
- Dekukî’nin ileri geçip onlara imam olması
- پیش رفتن دقوقی به امامت آن قوم
- Tahiyatta, salih kişilere selâm verilirken bütün peygamberler methedilmiş olur; hepsinin methi, birbiriyle yoğururlar.
- در تحیات و سلام الصالحین ** مدح جملهی انبیا آمد عجین
- Medihler, birbirine karışır, âdeta testilerdeki sular, bir leğene dökülür.
- مدحها شد جملگی آمیخته ** کوزهها در یک لگن در ریخته
- Çünkü övülen, bir kişiden daha fazla değildir ki. Bundan dolayı dinler, mezhepler, ancak tek bir mezhepten ibarettir.
- زانک خود ممدوح جز یک بیش نیست ** کیشها زین روی جز یک کیش نیست
- Bil ki her övüş, Allah nuruna varır, ulaşır; suretlerle şahısları övüşse âriyettir. 2125
- دان که هر مدحی بنور حق رود ** بر صور و اشخاص عاریت بود
- Müstahak olmayanı kim metheder ki? Fakat bilmeyenler, şunu bunu methediyor sanırlar da yol azıtırlar.
- مدحها جز مستحق را کی کنند ** لیک بر پنداشت گمره میشوند
- Bu, şuna benzer: bir duvara herhangi bir nurdur vurur. Duvar o nurun aksetmesine bir vasıtadır.
- همچو نوری تافته بر حایطی ** حایط آن انوار را چون رابطی