English    Türkçe    فارسی   

3
2189-2198

  • Ne sollarından bir ümit vardı, ne sağlarından. Hileler öldü, bitti mi dua zamanı gelir!
  • نه ز چپشان چاره بود و نه ز راست ** حیله‌ها چون مرد هنگام دعاست
  • Onlar da ağlayıp inleyerek duaya koyulmuşlardı, gemiden gökyüzüne kadar bir duman yükselmişti. 2190
  • در دعا ایشان و در زاری و آه ** بر فلک زیشان شده دود سیاه
  • Şeytan ise o sırada düşmanlığından her birinin karşısına dikilip “ A köpeğe tapanlar, işte size iki illet!
  • دیو آن دم از عداوت بین بین ** بانگ زد کای سگ‌پرستان علتین
  • A münkir, münafıklar, hem korkun, hem geberin. Nihayet bu olacaktı zaten.
  • مرگ و جسک ای اهل انکار و نفاق ** عاقبت خواهد بدن این اتفاق
  • Kurtulunca yine gözleriniz kurur, yine şehvet için yaratılmış birer şeytan kesilirsiniz.
  • چشمتان تر باشد از بعد خلاص ** که شوید از بهر شهوت دیو خاص
  • Allah’ın sizi kazadan kurtarmak üzere elinizden tuttuğu, sizi tehlikeden kurtardığı gün, hatırınıza bile gelmez” diye bağırmaktaydı.
  • یادتان ناید که روزی در خطر ** دستتان بگرفت یزدان از قدر
  • Şeytan böyle söylüyordu ama can kulağı ile duyanlardan başkası bu sözü duymuyordu ki! 2195
  • این همی‌آمد ندا از دیو لیک ** این سخن را نشنود جز گوش نیک
  • Mustafa, o kutup, o padişahlar padişahı, o temizlik denizi bize ne doğru buyurmuştur:
  • راست فرمودست با ما مصطفی ** قطب و شاهنشاه و دریای صفا
  • “Cahilin sonunda göreceği şeyi akıllılar önce görür.”
  • کانچ جاهل دید خواهد عاقبت ** عاقلان بینند ز اول مرتبت
  • İşlerin sonu ilk zamanlarda gizlidir ama akıllı, akıbeti önce görür; günaha dalıp ısrar edense meydana çıkınca!
  • کارها ز آغاز اگر غیبست و سر ** عاقل اول دید و آخر آن مصر