- Bu bulaşık şeyi gönül sandın da gönlünü gönül sahiplerinden çektin.
- دل تو این آلوده را پنداشتی ** لاجرم دل ز اهل دل برداشتی
- Süt, bal sevdasına düşen bu gönlün, gönül olmasını reva görür müsün, sen böyle.
- خود روا داری که آن دل باشد این ** کو بود در عشق شیر و انگبین
- Sütün, balın güzelliği, gönlün onlara aksiyle hâsıl olur. Her güzele güzellik gönülden gelir. 2265
- لطف شیر و انگبین عکس دلست ** هر خوشی را آن خوش از دل حاصلست
- Şu halde gönül cevherdir, âlem araz. Gönlün gölgesi, nasıl olur da gönle maksat olur?
- پس بود دل جوهر و عالم عرض ** سایهی دل چون بود دل را غرض
- Mala, mevkiye âşık olan gönül, ya bu toprağa zebundur, ya kara suya!
- آن دلی کو عاشق مالست و جاه ** یا زبون این گل و آب سیاه
- Yahut da karanlıklarda hayallere kapılmıştır, dedikodu için o hayallere tapıp durmaktadır!
- یا خیالاتی که در ظلمات او ** میپرستدشان برای گفت و گو
- O nur denizinden başkası gönül olamaz. Gönül, hem Allah’ın nazargâhı olsun, hem kör… İmkân var mı buna?
- دل نباشد غیر آن دریای نور ** دل نظرگاه خدا وانگاه کور
- Yüz binlerce halkta, yüz binlerce ileri gelenlerde bulunan gönül değildir. Gönül, bir tek kişide olur. O tek kişi hangisidir, hangisi? 2270
- نه دل اندر صد هزاران خاص و عام ** در یکی باشد کدامست آن کدام
- Sen, o kırık dökük, parça buçuk gönül kırpıntılarını bırak, asıl gönül ara da o kırık dökük gönül de onun sayesinde dağ kesilsin.
- ریزهی دل را بهل دل را بجو ** تا شود آن ریزه چون کوهی ازو
- Gönül, bu vücut ülkesini kaplamıştır, cömertliğinden altınlar saçıp durmaktadır.
- دل محیطست اندرین خطهی وجود ** زر همیافشاند از احسان و جود