English    Türkçe    فارسی   

3
2404-2413

  • Penceresi olmayan ev cehennemdir. Ey kul, dinin aslı pencere açmıştır.
  • دوزخست آن خانه کان بی روزنست ** اصل دین ای بنده روزن کردنست
  • Her ormanı öyle pek baltalama. Pencere açmak için balta vur. 2405
  • تیشه‌ی هر بیشه‌ای کم زن بیا ** تیشه زن در کندن روزن هلا
  • Yoksa bilmez misin ki bu güneşin nuru hicaplardan hariç olan hakikat güneşinin aksinden ibaret.
  • یا نمی‌دانی که نور آفتاب ** عکس خورشید برونست از حجاب
  • Bilirsin ki bu zahiri görüşün nurunu hayvan da görür. Şu halde benim Âdem’e “Kerremna” demem nedir?
  • نور این دانی که حیوان دید هم ** پس چه کرمنا بود بر آدمم
  • Ben, nurlara dalmış, gark olmuş bir güneşim. Kendimi nurdan ayırt edemiyorum.
  • من چو خورشیدم درون نور غرق ** می‌ندانم کرد خویش از نور فرق
  • O halvete gitmem, namaz kılmam, halka öğretmek için.
  • رفتنم سوی نماز و آن خلا ** بهر تعلیمست ره مر خلق را
  • Bu âlem doğrulsun diye ayağımı eğri atmaktayım. Ey yiğit, savaş hileden ibarettir.” 2410
  • کژ نهم تا راست گردد این جهان ** حرب خدعه این بود ای پهلوان
  • İzin yoktu, yoksa Davut, bu sırları döküp saçar, sır denizinden toz koparırdı!
  • نیست دستوری و گر نه ریختی ** گرد از دریای راز انگیختی
  • Davut, bu çeşit söyleyip durmakta, halkın aklını, fikrini yakmaya kalkışmaktayken,
  • همچنین داود می‌گفت این نسق ** خواست گشتن عقل خلقان محترق
  • Arkasından birisi, “Birliğinde hiç şüphem yok” diye Davud’un eteğini çekti.
  • پس گریبانش کشید از پس یکی ** که ندارم در یکیی‌اش شکی