English    Türkçe    فارسی   

3
2466-2475

  • Bu hak, hukuk tanımaz zalim gibi. Bir öküzceğiz için bunca hilelere girişti.
  • همچنان کین ظالم حق ناشناس ** بهر گاوی کرد چندین التباس
  • Hâlbuki o, efendisinden yüzlerce öküz, yüzlerce deve almıştı. Babacığım, işte senin nefis dediğin de budur. Tek hemen ondan kesile gör!
  • او ازو صد گاو برد و صد شتر ** نفس اینست ای پدر از وی ببر
  • Bu zalim, bir gün bile Allah’a yüz tutup ağlamadı, inlemedi. Ağzından bir kerecik olsun aşkla, dertle “Yarabbi” sözü çıkmadı.
  • نیز روزی با خدا زاری نکرد ** یا ربی نامد ازو روزی بدرد
  • “Allah’ım, düşmanımı hoşnut et. Ben bir ziyankârlıkta bulundum ama sen onu kâra tebdil eyle.
  • کای خدا خصم مرا خشنود کن ** گر منش کردم زیان تو سود کن
  • Yanlışlıkla bir adam öldürdüysem diyetini vermek, akrabama düşer. Elest gününden beri benim canıma yakın olan sensin” demedi. 2470
  • گر خطا کشتم دیت بر عاقله‌ست ** عاقله‌ی جانم تو بودی از الست
  • Ey hür can, sen ona tövbe etmesi, yargılanma dilemesi için inci verirsin de o sana taş bile vermez… İşte nefsin insafı!
  • سنگ می‌ندهد به استغفار در ** این بود انصاف نفس ای جان حر
  • Halkın o ağacın dibine gitmesi
  • برون رفتن به سوی آن درخت
  • Halk, şehirden çıkıp o ağca doğru gidince Davut, “Önce ellerini bağlayın şu zalimin de
  • چون برون رفتند سوی آن درخت ** گفت دستش را سپس بندید سخت
  • Sonra suçunu meydana koyalım, adalet bayrağını ovaya dikelim” dedi.
  • تا گناه و جرم او پیدا کنم ** تا لوای عدل بر صحرا زنم
  • Sonra dedi ki: Ey köpek, sen bu adamın atasını öldürdün. Sen o zatın kölesiydin, bu yüzden onun kanına girdin.
  • گفت ای سگ جد او را کشته‌ای ** تو غلامی خواجه زین رو گشته‌ای
  • Efendini öldürüp malını, mülkünü zapt ettin. Fakat Allah bunu meydana çıkardı. 2475
  • خواجه را کشتی و بردی مال او ** کرد یزدان آشکارا حال او