English    Türkçe    فارسی   

3
2510-2519

  • Velinimet zâde olan akıl, ihtiyaçlar içinde kalmış, kanlı katil nefis, efendi olmuş, öne geçmiş! 2510
  • خواجه‌زاده‌ی عقل مانده بی‌نوا ** نفس خونی خواجه گشت و پیشوا
  • Zahmetsiz rızık nedir, bilir misin? Ruhların gıdası, peygamberlerin rızıkları.
  • روزی بی‌رنج می‌دانی که چیست ** قوت ارواحست و ارزاق نبیست
  • Fakat bunu elde etmek, öküzü öldürmeye bağlıdır. Hazine öküzün içindedir ey hazine arayan, yerleri kazıp duran!
  • لیک موقوفست بر قربان گاو ** گنج اندر گاو دان ای کنج‌کاو
  • Dün biraz bir şey yemiştim, onun için lâyıkıyla anlatamıyorum. Yoksa bunu tamamıyla anlatır, yuları anlayışının eline teslim ederdim.
  • دوش چیزی خورده‌ام ور نه تمام ** دادمی در دست فهم تو زمام
  • Ama dün bir şey yedim demem de masaldan ibaret… Çünkü ne gelirse o gizli evden geliyor.
  • دوش چیزی خورده‌ام افسانه است ** هرچه می‌آید ز پنهان خانه است
  • Güzel gözlülerden işve, cilve öğrenmişsek neden gözümüzü sebeplere dikip duruyoruz. 2515
  • چشم بر اسباب از چه دوختیم ** گر ز خوش‌چشمان کرشم آموختیم
  • Sebeplerin de başka sebepleri var. Sebebe bakma da asıl ona bak!
  • هست بر اسباب اسبابی دگر ** در سبب منگر در آن افکن نظر
  • Peygamberler, sebepleri gidermek için geldiler. Mucizelerini ta Zuhal yıldızına ulaştırdılar.
  • انبیا در قطع اسباب آمدند ** معجزات خویش بر کیوان زدند
  • Sebep ve vesilesiz denizi böldüler, ekmeksizin buğday yığınını buldular.
  • بی‌سبب مر بحر را بشکافتند ** بی زراعت چاش گندم یافتند
  • Çalışmaları yüzünden kum taneleri un olurdu. Keçinin yünlerini çektiler mi ellerinde ibrişim olurdu.
  • ریگها هم آرد شد از سعیشان ** پشم بز ابریشم آمد کش‌کشان