- Hatırıma Sebalılar’ın hikâyesi geldi. Ahmaklık yüzünden seher yeli, onlara veba kesilmişti. 2600
- یادم آمد قصهی اهل سبا ** کز دم احمق صباشان شد وبا
- Sebâ, çocuklardan duyduğun masallardaki gibi pek büyük bir şehirdi.
- آن سبا ماند به شهر بس کلان ** در فسانه بشنوی از کودکان
- Hani çocuklar masal söylerler ya… Fakat masallarında nice sırlar, nice öğütler vardır.
- کودکان افسانهها میآورند ** درج در افسانهشان بس سر و پند
- Görünüşte saçma şeyler söylerler ama sen onları masal sanma sakın… Bütün viranelerde define aramaya koyul!
- هزلها گویند در افسانهها ** گنج میجو در همه ویرانهها
- Sebâ şehri, pek büyük, pek azametli bir şehirdi… Büyüklüğü bir tepsiden fazla değil!
- بود شهری بس عظیم و مه ولی ** قدر او قدر سکره بیش نی
- Pek ulu, pek geniş, pek uzun, pek kocamandı… bir soğan kadar! 2605
- بس عظیم و بس فراخ و بس دراز ** سخت زفت زفت اندازهی پیاز
- On şehir halkı oraya toplanmıştı; fakat hepsi de yüzleri yıkanmamış üç kişiden ibaret!
- مردم ده شهر مجموع اندرو ** لیک جمله سه تن ناشستهرو
- Orada sayısız adam vardı ama hepsi yalnız ölmüş hayvan eti yiyen o üç ham adam!
- اندرو خلق و خلایق بیشمار ** لیک آن جمله سه خام پختهخوار
- Canana ulaşmayan, sevgiliye kavuşmaya çalışmayan can, binlerce bile olsa yarım tenden ibarettir.
- جان ناکرده به جانان تاختن ** گر هزارانست باشد نیم تن
- Üç kişinin birisi pek uzakları görürdü, fakat gözü kör; Süleyman’ı görmezdi de karıncanın ayağını görürdü!
- آن یکی بس دور بین و دیدهکور ** از سلیمان کور و دیده پای مور