- Üçüncüsü çırılçıplak, edep yeri açık bir adamdı. Elbisesinin etekleri uzun!
- وآن دگر عور و برهنه لاشهباز ** لیک دامنهای جامهی او دراز
- Kör dedi ki: “İşte bak, şuracıktan atlılar gelmekte. Onların hangi kavimden olduklarını ve kaç kişiden ibaret bulunduklarını görüyorum.”
- گفت کور اینک سپاهی میرسند ** من همیبینم که چه قومند و چند
- Sağır “ Evet, ben de seslerini duydum, gizli açık ne söylüyorlarsa işittim” dedi.
- گفت کر آری شنودم بانگشان ** که چه میگویند پیدا و نهان
- Çıplak “Benim korkum da şundan: Gelirlerse elbisemin eteğini keserler!” dedi.
- آن برهنه گفت ترسان زین منم ** که ببرند از درازی دامنم
- Kör dedi ki: “İşte bak, yaklaştılar. Hadi onlar gelip çatmadan, bizi yakalayıp dövmeden, bağlamadan biz kaçalım.” 2615
- کور گفت اینک به نزدیک آمدند ** خیز بگریزیم پیش از زخم و بند
- Sağır dedi ki: “ Hakikaten dostlar, gürültü gittikçe yaklaşıyor, haydin!
- کر همیگوید که آری مشغله ** میشود نزدیکتر یاران هله
- Çıplak, eyvahlar olsun, dedi… Gelirlerse tamah ederler, elbisemi alırlar, ben hiç emin değilim!
- آن برهنه گفت آوه دامنم ** از طمع برند و من ناآمنم
- Şehri bırakıp çıktılar, koşa koşa bir köye geldiler.
- شهر را هشتند و بیرون آمدند ** در هزیمت در دهی اندر شدند
- O köyde semiz bir kuş buldular. Kuş pek semizdi, vücudunda zerre kadar et yoktu, öyle arıktı ki!
- اندر آن ده مرغ فربه یافتند ** لیک ذرهی گوشت بر وی نه نژند
- Ölmüş bir kuştu, kargaların gagalamasından kemikleri bile incelmiş, ipliğe dönmüştü. 2620
- مرغ مردهی خشک وز زخم کلاغ ** استخوانها زار گشته چون پناغ