- Kör dedi ki: “İşte bak, yaklaştılar. Hadi onlar gelip çatmadan, bizi yakalayıp dövmeden, bağlamadan biz kaçalım.” 2615
- کور گفت اینک به نزدیک آمدند ** خیز بگریزیم پیش از زخم و بند
- Sağır dedi ki: “ Hakikaten dostlar, gürültü gittikçe yaklaşıyor, haydin!
- کر همیگوید که آری مشغله ** میشود نزدیکتر یاران هله
- Çıplak, eyvahlar olsun, dedi… Gelirlerse tamah ederler, elbisemi alırlar, ben hiç emin değilim!
- آن برهنه گفت آوه دامنم ** از طمع برند و من ناآمنم
- Şehri bırakıp çıktılar, koşa koşa bir köye geldiler.
- شهر را هشتند و بیرون آمدند ** در هزیمت در دهی اندر شدند
- O köyde semiz bir kuş buldular. Kuş pek semizdi, vücudunda zerre kadar et yoktu, öyle arıktı ki!
- اندر آن ده مرغ فربه یافتند ** لیک ذرهی گوشت بر وی نه نژند
- Ölmüş bir kuştu, kargaların gagalamasından kemikleri bile incelmiş, ipliğe dönmüştü. 2620
- مرغ مردهی خشک وز زخم کلاغ ** استخوانها زار گشته چون پناغ
- Aslanların avlarını yemesi gibi o kuşu yediler… Üçü de tok filler gibi semirip şiştiler.
- زان همیخوردند چون از صید شیر ** هر یکی از خوردنش چون پیل سیر
- Üçü de üç tane besili, semiz ve büyük file döndüler!
- هر سه زان خوردند و بس فربه شدند ** چون سه پیل بس بزرگ و مه شدند
- Üç genç de öyle semirdi, öyle şişmanladı ki şişmanlıktan âleme sığamaz oldular!
- آنچنان کز فربهی هر یک جوان ** در نگنجیدی ز زفتی در جهان
- Bu kadar şişmanlıkta, bu koskocaman kelleyle, kulakla, bu iri yedi endamla beraber kapının çatlağından süzülüp geçtiler!
- با چنین گبزی و هفت اندام زفت ** از شکاف در برون جستند و رفت