English    Türkçe    فارسی   

3
2679-2688

  • Ey inatçı, önüne nice güzelim nimetler geldi de hepsi kötüleşti, saf olanlar bile bulandı gitti!
  • چند خوش پیش تو آمد ای مصر ** جمله ناخوش گشت و صاف او کدر
  • Bu güzelliklerin düşmanı sensin… Neye elini vurdunsa kötü oldu. 2680
  • تو عدو این خوشیها آمدی ** گشت ناخوش هر چه بر وی کف زدی
  • Senin dostun; senin âşinan olan, sence hor, hakir sayıldı.
  • هر که اوشد آشنا و یار تو ** شد حقیر و خوار در دیدار تو
  • Sana yabancı olan, seninle uzlaştı. Sence o büyük ve yüce oldu.
  • هر که او بیگانه باشد با تو هم ** پیش تو او بس مه‌است و محترم
  • Bu da o, hastalığın tesirinden… O illetin zehri bütün canlara sirayet eder.
  • این هم از تاثیر آن بیماریست ** زهر او در جمله جفتان ساریست
  • O illeti derhal geçirmeye çalışmak gerek. O illet durdukça şeker bile zehir kesilir.
  • دفع آن علت بباید کرد زود ** که شکر با آن حدث خواهد نمود
  • Her güzel ve tatlı şey, insana kötü ve acı gelir. İnsan Âbıhayat içse ateş sanır. 2685
  • هر خوشی کاید به تو ناخوش شود ** آب حیوان گر رسد آتش شود
  • O huy, ölüm kimyasıdır, dert kimyasıdır. Sen de o huy var mı? Nihayet hayatın bile o yüzden ölüm olur!
  • کیمیای مرگ و جسکست آن صفت ** مرگ گردد زان حیاتت عاقبت
  • O huy, sendeyken gönlü dirilten gıda bile senin vücudunda kokar, leş kesilir.
  • بس غدایی که ز وی دل زنده شد ** چون بیامد در تن تو گنده شد
  • Nâz-u naimle avlanan nice aziz kişiler vardır ki sana av olsalar sence bayağı görünürler.
  • بس عزیزی که بناز اشکار شد ** چون شکارت شد بر تو خوار شد