English    Türkçe    فارسی   

3
2727-2736

  • Ey terbiyeli, edepli kişi, illetinin yeniden tazelenmesini istemiyorsan bu doktorun önünde paranı da çıkar, yere koy; başını da secdeye indir.
  • گر نخواهی نکس پیش این طبیب ** بر زمین زن زر و سر را ای لبیب
  • Fazla sözü sat da can, mevki ve para pul bağışlamayı satın al.
  • گفت افزون را تو بفروش و بخر ** بذل جان و بذل جاه و بذل زر
  • Bu suretle de Allah seni övsün, rütbene gök bile haset etsin.
  • تا ثنای تو بگوید فضل هو ** که حسد آرد فلک بر جاه تو
  • Doktorların rızasını elde ederseniz kendinizi görür, halinizi bilir, ayıplarınızı anlar, kendi kendinizden utanırsınız. 2730
  • چون طبیبان را نگه دارید دل ** خود ببینید و شوید ازخود خجل
  • Bu körlüğü defetmek halkın elinde değildir; bu, doktorlara Allah tarafından lütfedilmiş bir hidayettir.
  • دفع این کوری بدست خلق نیست ** لیک اکرام طبیبان از هدیست
  • Bu doktorlara candan kul olun da miskle, amberle dolun!”
  • این طبیبان را به جان بنده شوید ** تا به مشک و عنبر آکنده شوید
  • Halkın peygamberleri itham etmesi
  • متهم داشتن قوم انبیا را
  • Onlarsa, bunların hepsi riyadan, hileden ibaret dediler; nasıl olur da Allah falanı, filanı kendisine vekil eder?
  • قوم گفتند این همه زرقست و مکر ** کی خدا نایب کند از زید و بکر
  • Padişah elçisinin padişah cinsinden olması lâzım. Suyla toprak nerede, gökleri yaratan nerede,
  • هر رسول شاه باید جنس او ** آب و گل کو خالق افلاک کو
  • Kafamızda eşek beyni mi var ki sizin gibi bir sineği hüma kuşuyla bir tutalım? 2735
  • مغز خر خوردیم تا ما چون شما ** پشه را داریم همراز هما
  • Hüma nerede, sinek nerede? Toprak nerede, Allah nerede? Gökteki güneşle zerrenin ne münasebeti var?
  • کو هما کو پشه کو گل کو خدا ** ز آفتاب چرخ چه بود ذره را