English    Türkçe    فارسی   

3
2814-2823

  • Ey yol sapıtmış kişiler, padişahların hışmı yüz binlerce şehri harap etmiştir.
  • صد هزاران شهر را خشم شهان ** سرنگون کردست ای بد گم‌رهان
  • Dağlar bile, onların hışmından yarılır, yüzlerce parça olur… Güneş bile, onların etrafında döner, onları tavaf eder. 2815
  • کوه بر خود می‌شکافد صد شکاف ** آفتابی از کسوفش در شغاف
  • Erlerin hışmı, bulutu kurutur, gönüllerinin kızgınlığı âlemleri yakar, yıkar.
  • خشم مردان خشک گرداند سحاب ** خشم دلها کرد عالمها خراب
  • Ey kefensiz adamcıklar, ey yıkanmamış ölücükler, Lût Peygamber’in şehri nasıl yere battı, ne hale geldi? Bakın da görün!
  • بنگرید ای مردگان بی حنوط ** در سیاستگاه شهرستان لوط
  • Fil de kim oluyor ki? Üç tane kuşcağız, o fillerin kemiklerini kırdı.
  • پیل خود چه بود که سه مرغ پران ** کوفتند آن پیلکان را استخوان
  • Kuşların en zayıfı Ebabil olduğu halde filleri, bir daha yamanmalarına imkân bulunmayacak bir tarzda yırttı, parçaladı.
  • اضعف مرغان ابابیلست و او ** پیل را بدرید و نپذیرد رفو
  • Nuh tufanını duymayan yahut Firavunla Musa’nın savaşını işitmeyen var mı? 2820
  • کیست کو نشنید آن طوفان نوح ** یا مصاف لشکر فرعون و روح
  • Ruh gibi olan Musa, onları mağlup etti, sulara boğdu; su da bunları zerre, zerre parçaladı.
  • روحشان بشکست و اندر آب ریخت ** ذره ذره آبشان بر می‌گسیخت
  • Semud kavminin ahvalini, kasırganın âd kavmini mahvettiğini duymayan var mı?
  • کیست کو نشنید احوال ثمود ** و آنک صرصر عادیان را می‌ربود
  • Bir defacık olsun gözünü aç da gör: Savaşta filleri yıkıp öldürdüğü halde,
  • چشم باری در چنان پیلان گشا ** که بدندی پیل‌کش اندر وغا